Ödüllere geçelim. En çok ödül alan 3 film şu şekilde:
4 Oscar: Birdman (film, yönetmen, orijinal senaryo, sinematografi)
4 Oscar: The Grand Budapest Hotel (prodüksiyon tasarımı, kostüm tasarımı, makyaj, müzik)
3 Oscar: Whiplash (yardımcı erkek oyuncu-J.K. Simmons, kurgu, ses miksajı)
En iyi erkek oyuncu ödülünü "The Theory of Everything" ile Eddie Redmayne kazandı. En iyi kadın oyuncu ödülü ise "Still Alice" ile Julianne Moore'a gitti. Patricia Arquette, "Boyhood" ile en iyi yardımcı kadın oyuncu ödülünü aldı.
Diğer 1 Oscar alan filmler arasında "The Imitation Game" (uyarlama senaryo), "Selma" (şarkı-Glory), "American Sniper" (ses kurgusu) ve "Interstellar"ı (görsel efekt) görmekteyiz.
Yılın en iyi animasyon filmi "Big Hero 6", en iyi yabancı film "Ida", en iyi belgesel "Citizenfour" seçildi.
Ödül konuşmalarında J.K. Simmons'un ailesine olan minnettarlığı, Patricia Arquette'in kadın oyuncuların ücretlerinde cinsiyetçilikten uzaklık ve adalet çağrısı (ki Meryl Streep parmağını uzatarak onaylıyor), "Glory" ile en iyi şarkı ödülünü alan siyahi şarkıcılar Common ve John Legend'ın eşitlik ve adalet üzerine yaptıkları konuşmaları, en iyi uyarlama senaryo ödülünü alan Graham Moore'un "farklı/tuhaf olmaktan/görülmekten utanmamak" üzerine yaptığı konuşması, Eddie Redmayne'in ödülünü Hawking ailesine adaması, Inarritu'nun en iyi film Oscar'ını Meksika'da yaşayan tüm Meksikalılara adaması dikkat çekti.
Saygı duruşu köşesinde, 2014 içinde ölen Mickey Rooney, James Garner, Elizabeth Pena, James Rebhorn, Richard Attenborough, Robin Williams, Lauren Bacall, Eli Wallach, Mike Nichols gibi isimler anıldı.
ŞİMDİ SIRA ŞAHSİ YORUMLARDA! :)
Ben "Birdman" için çok sevindim, gerçekten de yılın en iyi filmi idi. Inarritu'nun her filmini izledim ve hepsini çok beğendim. Kendisinin ilk üç filmi (Amores Perros, 21 Grams, Babel), Guillermo Arriaga tarafından yazılmış filmlerdi. Bu filmlerde farklı hayatların birbirleriyle kesişme öykülerini izliyorduk. Böylece farklı karakterlerin öykülerinden parçalar döngüsel olarak ve muhteşem kurgularla bize sunuluyordu. Herkes bu tarzı son derece orijinal buldu ve beğendi, hatta "Inarritu tarzı" diye adlandırılageldi bu tarz. Ama bence "Guillermo Arriaga tarzı" olarak adlandırmalıyız onu, filmlerin senaryoları hep ona ait olduğundan. :) Nitekim bu üç filmden sonra Inarritu-Arriaga ortaklığı bitti ve Inarritu'nun son iki filmi, ilk üç filmindeki o tarzdan farklı filmlerdi. Kimileri bu tarz değişimini olumsuz bir gelişme olarak gördülerse de bence Inarritu'nun son iki filmi (Biutiful, Birdman) de en az o ilk üç filmi kadar iyi filmlerdi. Sadece farklı kurgu ve öykü anlatımı tekniklerini kullanıyorlar, ancak yine de Inarritu bir yönetmen olarak dehasını ve becerisini ortaya koyuyor.
Bu arada Guiillermo Arriaga'nın da, Inarritu'yla ortaklığı dışında, Tommy Lee Jones tarafından yönetilmiş olan "The Three Burials of Melquiades Estrada" (2005) filminin yazarı olduğunu ve 2008'de de başrolde Charlize Theron'u gördüğümüz "The Burning Plain"i yazıp yönettiğini belirtip bu başarılı adamın da reklamını yapmış olalım. :)
"Birdman"e geri dönelim. Kendisi muhteşem bir film olmasını hem senaryosuna, hem sürekli hareketli olan ve ana karakterimizi takip eden kamerasının ustaca kullanımına ve sunduğu görselliğe, hem de her oyuncusundan harika performanslar almasına borçlu. Burada "Michael Keaton nasıl Oscar alamaz?!" diye soruyorum. Bana göre neredeyse kesindi onun Oscar alması. Hem yıllar yılı çok iyi filmlerde çok iyi performanslar vermiş Oscar'sız bir oyuncu olması nedeniyle, hem de "Birdman"de gerçekten olağanüstü olması nedeniyle. Ama akademi, genç Eddie Redmayne'e vermeyi layık görmüş ödülü. "Adam Stephen Hawking'i canlandırıyor oolum!" moduna girmişler sanırım biraz, genelde önemli kişileri canlandıran ve rol için bir dönüşüm yaşayan oyuncuların banko Oscar aldıklarını biliyoruz. Yine de Redmayne, genç bir oyuncu olması sebebiyle biraz bekleyebilirdi. Michael Keaton'a ayıp ettin akademi!
En iyi filmi "Birdman"de korumakla birlikte en iyi yönetmen ödülünü "Boyhood"a verebilirdim sanki. Tabi "Birdman" Inarritu'nun bir yönetmen olarak ustalığını ortaya koyuyor ama Richard Linklater da, 12 yıl boyunca aynı projeye her anlamda kendini verebilmesi ve ortaya çok emek verilmiş, çok iyi bir film çıkarması açısından takdire şayan.
Julianne Moore'un sonunda Oscar alabilmiş olmasına çok sevindim, çünkü hem yaşı gelmişti, hem de kendisi yaşayan en büyük oyunculardan biri. Daha önce "The End of the Affair" ve "Far from Heaven"la en iyi kadın oyuncu, "Boogie Nights" ve "The Hours"la da en iyi yardımcı kadın oyuncu dallarında aday olmuş olan Moore, sonunda "Still Alice"le en iyi kadın oyuncu ödülünü aldı ve filmin de tek Oscar'ı bu oldu. Aynı iyi hislerim Patricia Arquette için de geçerli, nitekim bence kendisinin performansı ya da filmdeki varlığı, "Boyhood"un en güçlü yönüydü. Arquette daha önce Oscar'a aday da olmamıştı ama kendisini "True Romance" ve "Ed Wood" gibi başarılı filmlerde harika performanslarla izlemiştik.
Son sitemlerim. :) Her mecrada yılın en iyi filmlerinden biri kabul edilen "Kış Uykusu"nun Oscar'a aday bile gösterilmemesinin bir açıklaması olamaz bence. Hadi onu geçtim, yabancı film dalında daha güçlü adaylar varken ödül, sırf yahudi soykırımını ele aldığı için "Ida"ya verildi, net. "American Sniper"ın, yanlarına hiç yakışmadığı diğer 9 filmle birlikte en iyi film Oscar'ına aday olmuş olmasını, yalnızca "kahraman Amerikan askeri temalı filmin Oscar'a aday olma zorunluluğu" ile açıklayabiliriz sanıyorum. Neil Patrick Harris, "160 doğrulanmış cinayeti olan bir adamın öyküsü" olarak bahsetti filmden, sağolsun, böyle bir vurgu gerekli idi. Ayrıyeten En İyi Film Oscar'ına aday olan filmler arasında en çok para kazanmış olanın "American Sniper" (300 milyon) olduğuna dikkat çekti.
Size, "Selma" için yazılmış olan en iyi şarkı ödüllü "Glory" ile veda ediyorum. :)
EMRE KARA
Tüm yazılarımın tüm hakları saklıdır. Kalbimde ve zihnimde. :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder