1 Kasım 2015 Pazar

GODARD & KARINA - EMRE KARA



















Jean-Luc Godard Fransız Yeni Dalgası'nın en önemli yönetmenlerinden biridir, Anna Karina ise yine bu akımın en ünlü yüzlerinden, çünkü kendisi Godard'ın ilham perisi, bir numaralı yıldızı, birçok filminin başrol kadını olmuştur. İkilinin romantik ve sinemasal öykülerine bir göz atalım.

- Karina, Godard’ın “Breathless” (1960) filminde figüranlık için başvuruda bulunur ama oynayacağı sahnede çıplak olması gerektiği için rolü reddeder. İkilinin tanışması bu şekilde gerçekleşmiş olur.

- Bir yıl sonra, 1961'de evlenirler. Ikilinin arasında 10 yaş vardır. Her ikisinin de ilk evliliğidir.


















- Aynı yıl birlikte “A Woman is a Woman” filmini çekerler. Bu film Godard’ın ikinci uzun metraj filmidir. Anna Karina’nın ise ilk filmi.


























- 1962’de birlikte Godard’ın üçüncü uzun metrajı olan “My Life to Live” filmini yaparlar.



















- 1963’te “Le Petit Soldat” filmini yaparlar, Godard’ın dördüncü uzun metrajı.

- 1964'te kendi film şirketlerini kurarlar: Anouchka Films. Aynı yıl birlikte “Band of Outsiders” filmini yaparlar.

- 1965'te “Alphaville” ve "Pierrot le Fou" filmlerinde birlikte çalışırlar.

































- 1966’da “Made in U.S.A.” filmi gelir. İkilinin birlikte yaptıkları son film bu olur.

- 1967’de ayrılırlar. Boşanmaları sonrası Karina üç farklı adamla evlenir, ki bunlardan sonuncusuyla hala evli. Godard ise iki farklı kadınla evlenir, ki ikincisiyle hala evli. Godard’ın evlendiği diğer kadınların da adları Anne.

ANNA KARINA’DAN JEAN-LUC GODARD ÜZERİNE SÖZLER
Bazı insanların senaryoları, senaryoları ve bir sürü senaryoları vardır, ve onları sürekli değiştirirler. Jean-Luc Godard’ın senaryoları yoktu ama her şey kalbinde ve beyninde yazılıydı. Size öyle bir şekilde açıklardı ki çekimden beş dakika önce diyalog elinize geçmiş olsa bile bir fikriniz olurdu, çünkü bir şeyleri size açıklamaya ve haraketleri sizinle birlikte yapmaya zaman ayırırdı. Hep çok fazla prova yapardık.


Jean-Luc Godard şöyle derdi: “Anlamıyor musun, bir insan işe gidiyorsa günde en az sekiz saat çalışacaktır. Neden gününün sekiz saatini aynanın karşısında kendini, yaptığın işi, ne kadar saçma ya da ne kadar iyi ya da ne kadar aptal olabileceğini ve bu gibi şeyleri görmek için çalışmaya ayırmıyorsun?” Elbette hepimizin bunu her gün yapmamız gerektiği konusunda haklıydı, çalışmıyorken bile, çünkü sonuçta herkes günde sekiz saat çalışıyor.

EMRE KARA
Tüm yazılarımın tüm hakları saklıdır. Kalbimde ve zihnimde.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder