29 Aralık 2016 Perşembe

NAKED LUNCH (1991) - EMRE KARA

Bill ve kankası olan yaratık

“Naked Lunch” (1991) bir David Cronenberg filmi. Filmi en iyi yönetmeni üzerinden tanımlayabiliriz diye düşündüm. Ama aynı zamanda tuhaf, saykodelik, sürreal, absürd gibi sıfatlarla da tanımlanabilir. Film, hem Beat kuşağının hem de postmodernizmin önemli temsilcilerinden William S. Burroughs’un 1959 tarihli aynı adlı romanından uyarlanıyor. Bu romanı filme aktarmayı birçok kişi düşünüyor ama hiçbiri yapamıyor, çünkü romanın filme dönüştürülmesi imkansız olarak görülüyor, ta ki Cronenberg bu işe soyunana kadar. Cronenberg filmin senaryosunu kendi kaleme alıyor. Ama belirtelim ki film, romanın direk bir adaptasyonu olmaktan çok hem romandan, hem yazarı Burroughs’un kendi yaşamından, hem de Cronenberg’in çılgın vizyonundan elementler içeren bir film. Böyle bir kombinasyon aslında kaçınılmaz gibi çünkü Burroughs’un eserlerinin büyük çoğunluğu hali hazırda yarı-otobiyografik bir özelliğe sahip, bilhassa uyuşturucu bağımlılığının etkilerini taşıyor. “Naked Lunch” da bunun en ünlü örneği.


"Naked Lunch" setinde William S. Burroughs ve David Cronenberg

Filmin konusuna gelelim. Bill, bir böcek imha edici olarak çalışıyor. Karısı Joan ise Bill’in böcek öldürmek için kullandığı toza bir bağımlılık geliştiriyor. Bunu fark eden Bill, Dr. Benway adlı bir adamdan yardım istiyor ve Benway, böcek ilacı bağımlılığını durduracağını söylediği bir toz veriyor Bill’e, ki bu toz egzotik bir siyah kırkayaktan elde ediliyor. Bill tozu alıp eve gidiyor, karısını en yakın iki arkadaşı Hank & Martin ile görüyor. Hem kendisi hem karısı uyuşturucu etkisi altındayken Bill karısına bir silah oyunu oynamayı teklif ediyor. Karısı kafasının üstüne bir bardak koyuyor fakat Bill’in kurşunu sekiyor, bardak sapasağlam! Bu aşamadan itibaren Bill’in yaşamı, algısı ve gerçekliği bambaşka boyutlara evrilirken öykü gittikçe absürdleşiyor. Gerçekle gerçek olmayanın sınırları yitirilirken film kafa karıştırıcı bir yolculuğa sürüklüyor izleyeni.

Şimdi filmi birkaç önemli başlık üzerinden inceleyelim:

FİLM İLE GERÇEK YAŞAM PARALELLİKLERİ
- Film 1953 New York’unda geçiyor, yani Burroughs’un romanı yazdığı seneden birkaç yıl evvel.
- Filmin baş karakterinin adı William (“Bill”) Lee. Peki William S. Burroughs’un bazı eserlerinde kullandığı takma adı? O da William Lee. Dolayısıyla baş karakterimiz yazarın alter egosu gibi.
- 1942’de Burroughs, II. Dünya Savaşı’nda cepheye gitmek için Amerikan ordusuna kaydolmak istiyor fakat ordu tarafından reddediliyor. Bunun üzerine uyuşturucu bağımlılığı başlıyor ve bu durum hayatının geri kalanında onu etkiliyor. Filmdeki Bill de gitgide bir uyuşturucu bağımlılığının içine sürükleniyor.
- 1943’te Burroughs, New York’ta yaşıyorken Allen Ginsberg ve Jack Kerouac ile arkadaş oluyor ve bu üç yazar Beat kuşağının belkemiğini oluşturuyor. 1960’lar karşı-kültürü üzerinde de çok etkili isimler oluyorlar kendileri. Filmdeki Bill de bir yazar ve kendisinin iki adet yazar arkadaşı var: Hank ve Martin. Bu ikili elbette Ginsberg ve Kerouac’ı temsil etmekte.
- 1951’de Burroughs Meksika’dayken bir gün sarhoş haldeki bir silah oyunu esnasında ikinci karısı Joan Vollmer’i kazara öldürüyor. Bu sahne bire bir filmde yer almakta. Filmdeki Bill’in karısının adı da bizzat Joan.
- Burroughs yaşamı boyunca birçok farklı yeri ziyaret ediyor, bunlar arasında Fas da var. Filmde de Bill karakterinin bir aşamada New York’tan Interzone adlı bir Kuzey Afrika bölgesine geçtiğini görüyoruz, Fas’ı anımsatan.
- Burroughs Fas’ta iken Kiki adlı genç bir adamla aşk yaşıyor. Filmde de Bill, Interzone’da Kiki adlı bir adamla ilişkiye giriyor.

BAĞIMLILIK
Yukarıda da belirtildiği gibi filmin öykü iskeleti aslında bağımlılık kavramı üzerine ilerliyor. Önce karısı, sonra Bill’in kendisi bağımlı hale geliyor. Dr. Benway’den yardım alınıyor ama onun verdiği madde de, en az böcek ilacı kadar bağımlılık yapıcı bir madde. Yani problem çözülemiyor, daha da sarpa sarıyor. Bağımlılık, Bill’in karısını öldürmesi şeklinde bir trajedi ile sonuçlanıyor. Filmde gerçekle hayalin sınırlarının yitirildiği sahneler, uyuşturucu etkisi altındaki bulanık bir zihnin halüsinasyonları ve sanrıları olarak yorumlanabilir.

KAFKAESK
Filmin hayli Kafkaesk olduğu söylenebilir. İçinden çıkılmaz bir durumda kalan baş karakterin, çaresizliğiyle ve yaşamın absürdlüğüyle yüzleşmesi. Bill karakteri bir nevi Gregor Samsa gibi. Özellikle “Metamorfoz”a hayli atıf var, filmin böceklerle ve böceğe dönüşen şeylerle dolu olduğunu düşünürsek. Bill karısını böcek ilacı enjekte ederken gördüğünde karısı “Çok edebi bir kafa yapıyor.” diyor. Bill “Ne demek edebi kafa?” diye sorunca karısı “Kafkavari bir kafa. Kendini bir böcek gibi hissediyorsun.” diye cevap veriyor.

INTERZONE
Bill karısını vurduktan sonra gizemli bir “yaratık” tarafından uyarılıyor. Bill’in, karısının ölümü üzerine bir rapor yazması gerekiyor ama bunu Interzone’da yapabilir. Yaratık Bill’e bilet veriyor Interzone için. Bu Interzone gizemli, sıra dışı, egzotik ve dünya dışı görünen bir mekan. Bill’in buraya girişi ile zihninin dağılışı ve parçalanışı hızlanıyor. Interzona’da Tarkovsky’nin “Stalker”ına da bir saygı duruşu var gibi geldi bana. Oradaki gizemli mekanın adı da yalnızca “Zone” olarak geçiyordu ve bu gizemli mekan, içine gireni değiştirip dönüştüren, kendine ait bir bilince sahip bir mekandı.

AMERİKA VS. EGZOTİK DÜNYA
Bill’in Amerika’dan kaçtığını görüyoruz ve gittiği yer, Afrika’daki egzotik bir yer. Bu egzotik yer el değmemişliği, gizemi, keşfi, özgürlüğü, sınırsızlığı temsil ederken Amerika bunların tam tersini ve korkuyu, paranoyayı temsil ediyor. Bill'in Interzone'da tanıştığı Tom Frost bir aşamada Bill’e “Hiçbir Amerikalı yabancı bir ülkede silahsız gezmemeli.” diyor. Bu replik Amerikan paranoyasını ve bireysel silahlanma sevdasını güzelce ele alıyor. Alman Hans da şöyle diyor: “Amerikalılar nasıldır bilirsin, Kiki. Hepsi seyahat etmeyi sever, ama tek yapmak istedikleri, gittikleri yerlerde başka Amerikalılarla tanışmak ve doğru düzgün bir hamburger bulmanın ne kadar zor olduğu hakkında konuşmaktır.” Bill bir yerde Amerika ile ilgili şöyle diyor: “Amerika genç bir toprak değil. Eski ve kirli, kötücül. Yerleşimcilerden de önce, Kızılderililerden de önce kötülük orada, bekliyor.

CİNAYET VE VİCDAN HESAPLAŞMASI
Tom Frost Bill'e “Karınızı öldürdüğünüz doğru mu?” diyor. Bill “Bu bir kazaydı.” deyince Frost “Kaza diye bir şey yoktur.” cevabını veriyor. Sonra da “Ben de birkaç yıldır karımı yavaş yavaş öldürmekteyim.” diyor. Ne tesadüftür ki Frost’un karısı bire bir Joan’a benziyor ve hatta onun adı da Joan!
Bill’in “konuşan” daktilosu da onun vicdanını rahatlatmak için elinden geleni yapıyor. Daktilo, Bill’in, karısını öldürmek üzere “programlanmış” olduğunu söylüyor, "Özgür iradenle yaptığın bir eylem değildi." diyor. Daktilonun bu tesellileri elbette ki Bill’in kendi kendisini teselli çabaları; işlediği cinayeti bir şekilde rasyonalize etme çabası.

KADIN KORKUSU
Daktilosu, Bill'in, karısını öldürmek üzere programlandığını söylediğinde Bill bunun nedenini soruyor, daktilo da Joan'in insan olmadığını söylüyor. Bill bu durumu yaratığa soruyor. Yaratık ise şöyle cevap veriyor. “Kadınlar insan değildir. Şu şekilde bak, onlar erkeklerden farklı bir türdür. Farklı iradeleri ve amaçları ile dünyada bulunan.” Bill “O zaman Joan neydi?” diye sorduğunda yaratık Joan’in insan görünümünde bir kırkayak olduğunu söylüyor.

BASTIRILMIŞ EŞCİNSELLİK
Interzone’da yer alan hemen herkesin eşcinsel ya da biseksüel olduğunu belirtelim. Bill’in “konuşan” daktilosu, “Homoseksüellik, bir ajanın en iyi kılıfıdır.” diyor. Bunun üzerinden çok geçmeden Bill, İsviçreli Cloquet ile tanışıyor. Cloquet bir eşcinsel ve açıkça Bill’e yürüyor. Bir önceki gün Bill’i üç Interzone genciyle birlike gördüğünü söyleyip “Gey olduğunuzu bilmiyordum.” diyor. Bill ise bunun üzerine “sapkınlığın” ailesi üzerindeki bir “lanet” olduğunu, homoseksüel olduğunu fark ettiğinde dehşete düştüğünü, utanç duyduğunu, kendinden nefret ettiğini söylüyor. Bill Cloquet'ye pas vermiyor ama Kiki adlı genç ve yakışıklı bir delikanlıyla bir hayli yakınlaşıyor. Veee sonunda Cloquet, dev bir kırkayağa dönüşerek Kiki’yi cinsel birleşme esnasında öldürüyor! Bu filmin en ürkütücü ve tuhaf sahnesi olabilir.

YAZMA EYLEMİ
Filmin başlarında Bill’in iki arkadaşı, Hank ve Martin, yazarken geri dönüp yazdığın şeyi gözden geçirip değiştirmek ya da her şeyi ilk çıktığı doğal halinde bırakmak ikilemi üzerine tartışıyorlar. Hank şöyle diyor: “Bir şeyi baştan yazmak, aldatmak ve yalan söylemektir. Kendi düşüncelerine ihanet etmiş olursun. Akışı ve ritmi, kelimelerin yuvarlanışını yeniden düşünmek bir ihanettir, bir günahtır Martin, bir günah.” Bill bu tartışmayı bir süre dinledikten sonra müthiş bir nokta koyuyor: "Bütün rasyonel düşünceyi yok et. Benim vardığım tek sonuç bu."
Filmin sonlarında doğru Bill Interzone sahilinde tek başınayken birden arkadaşlar Hank ve Martin çıkıp geliyorlar. Ona “Naked Lunch” adlı kitabını bir an önce tamamlamasını, basılacağını söylüyorlar. Bill'in konuşan daktilosunda sürekli karalayıp durduğu sanrı dolu metinlerin bir kitap olması umuluyor.

ANNEXIA
Filmin sonunda Bill Annexia adlı bir yere geliyor, Joan ile birlikte. Ama sınırdaki muhafızlar Bill’den, yazar olduğunu kanıtlamasını istiyorlar. Bill’in yaptığı şey ise çıkarıp kalemini göstermek. Muhafızlar ikna olmayınca Bill, Joan’e silah oyununu baştan oynamayı teklif ediyor. Tarih tekerrür ediyor, Joan ölüyor, bardak sapasağlam! Bu final birden farklı şekilde yorumlanabilir gibi geldi bana:
- Bill sonunda sanrı ve illüzyon dolu fantezi dünyasından çıkıp salt gerçeklikle yüzleşiyor.
- Bill vicdan hesaplaşmasını tamamlayıp suçuyla yüzleşiyor ve geçmişle barışıyor.
- Bill Interzona'da yaşadığı aydınlatıcı deneyimlerden sonra karısını bir kez daha öldürerek heteronormatif algıyı ve dayattığı aile sistemini, kendi kimliğinden duyduğu utanç ve nefretten kaçış olarak sığındığı evliliği metaforik anlamda yok ediyor.
- Yazarlık, yazma eylemi, bireysel acıyı kağıda dökmek ve okuyucuya "teşhir" etmektir bir nevi. Bill de bu yüzden karısını öldürerek, bireysel acısını teşhir ederek yazarlığını muhafızlara "kanıtlamış" oluyor.
- Ya da yalnızca: Hayatta bazen ikinci bir şans yoktur. Özgür iradenle seçtiğin eylemlerin sorumluluğuna sahipsindir ve sonuçlarına da katlanman gerekir. Vahim bir hatanın ardından ikinci bir şansa sahip olduğun düşüncesi yalnızca bir yanılgıdır. Aynı cinayeti ikinci kez işlediğinde fark edeceksin!

EMRE KARA
Tüm yazılarımın tüm hakları saklıdır. Kalbimde ve zihnimde. :)

27 Aralık 2016 Salı

20 FİLM İLE SİNEMADA KARA MİZAH - EMRE KARA


Kara mizah genel tanımıyla ciddi, trajik, karanlık, ürkütücü, hatta tabu konuları komik bir tarzda ele alan mizahtır. Dolayısıyla onu ilginç ve hoş kılan şey, ele aldığı konular ile bu konuları ele alış biçimi arasındaki tezatın yarattığı tuhaf ama ilgi çekici ironidir. Kara mizah içerikli eserlerin bir başka önemli yanı da zekice bir alaycılık (cynicism) ve alttan alta eleştiri içermeleridir. Bu eleştiriler şiddet, ayrımcılık, psikolojik rahatsızlıklar, değişik cinsel eylemler, din gibi meselelere eğilebilir. Dolayısıyla hem güldürüp hem de rahatsız etme özelliğine sahiplerdir. Fransızca “humour noir” terimi Andre Breton tarafından oluşturuluyor ve kendisine göre Jonathan Swift, kara mizahın ilk örneklerini ortaya koyan kişi. Sinemada bence kara mizahı filmlerine en iyi yediren yönetmenler arasında Luis Bunuel, John Waters, Coen Kardeşler, Todd Solondz gibi isimleri sayabiliriz.

Şimdi sinemada kara mizah kullanımını, özenle seçmeye çalıştığım 20 film üzerinden özetlemeye çalışalım:

THE EXTERMINATING ANGEL (1962) LUIS BUNUEL
Bunuel’in bu filmi, bir üst-burjuva yemek partisinden bir türlü ayrılamayan bir grup insanı ele alıyor. Onları resmen iç mekana hapseden ve gitmelerine izin vermeyen, ama hiçbirinin farkında olmadığı ve karşı koyamadığı doğaüstü bir güç söz konusu ve bu da filmi ilginç bir fantastik film yapıyor. Bunuel’in bu filmi burjuva alışkanlıklarını, sahte nezaketi, gösterişçiliği, bütün rol yapmaların nasıl kısa sürede çöküşe uğrayabileceğini, insanların yapay yaşam biçimleriyle kendi kendilerini içine soktukları görünmez hapishaneleri ustalıkla eleştiriyor.

DR. STRANGELOVE (1964) STANLEY KUBRICK
Kubrick’in bu zekice komedisi, hem Amerika- Sovyetler rekabetini, hem nükleer felaket paranoyasını, hem de genel olarak savaşın absürdlüğünü muhteşem bir kurgusal öykü üzerinden ele alıyor.

POLYESTER (1981) JOHN WATERS
Bir banliyö ev kadınının hayatı bir anda dağılıyor: Porno yönetmeni kocası onu aldatıyor, kızı hamile kalıyor, oğlu ise cinsel tacizci çıkıyor. Söz konusu ev kadınını harika Divine’ın oynadığı film bence John Waters’ın en iyi filmi. Film hem banliyöde Amerikan rüyasını yaşayan idealize aile kavramını tepetaklak ederken hem de Douglas Sirk-vari melodramların müthiş bir parodisini yapıyor.

A FISH CALLED WANDA (1988) CHARLES CRICHTON
Film, birlikte soygun yapan dört kişinin daha sonra birbirlerinin arkasından kurnazca iş çevirmelerini ele alıyor. Kahkahalarla izlenebilecek film aynı zamanda son derece zekice yazılmış bir suç filmi.

MAN BITES DOG (1992) REMY BELVAUX, ANDRE BONZEL, BENOIT POELVOORDE
Bu “sahte belgesel” türündeki filmde bir film ekibimiz, acımasız bir katilin gündelik rutinini kameraya alıyorlar ancak zaman ilerledikçe kendileri de bu vahşetin içine çekilmeye başlıyorlar. Orijinal adının Türkçesi “Her şey sizin evinizin yakınında oldu.” olan bu film, oldukça gerçekçi yaklaşımıyla şiddetin aslında hayatın tam içinde, evimizin yakınında olduğunu ve onun içine çekilmemizin ne kadar kolay olduğunu bizlere hatırlatıyor.

BAD BOY BUBBY (1993) ROLF DE HEER
“Forrest Gump”ın daha sayko bir versiyonu. Annesi tarafından otuz yıl boyunca bir odada hapsedilmiş ve zeka geriliği olan Bubby bir gün buradan kaçar ve gerçek yaşamla tanışır. Ne dünya ona hazırdır, ne de o dünyaya.

WELCOME TO THE DOLLHOUSE (1995) TODD SOLONDZ
Todd Solondz filmleri bence kara mizahın belki de en kara, kapkara hali. Filmleri son derece rahatsız edici. Birbirinden eksantrik karakterlerin yer aldığı bu filmler hayli tabu konuları ve durumları ele alıyor ve Solondz asla gözünü budaktan sakınmıyor, asla politik doğruluğa kaçmıyor. Bu filminde herkes ama herkes tarafından ezilen, dışlanan küçük bir kızın hayatını izliyoruz.

GUMMO (1997) HARMONY KORINE
Bir kasırganın yerle bir ettiği harabe bir kasabada bir grup “white trash” olarak tanımlanabilecek insanın sıkıcı, boş, absürd ve nihilist yaşamlarını ele alan film hem hayli rahatsız edici, hem de çok net ve direkt.

THE IDIOTS (1998) LARS VON TRIER
Dogma akımının ilk filmlerinden olan bu filmde, aynı evde yaşayan bir grup insanın, toplumsal kodları ve sınırları aşabilmek adına dış ortamlarda birer geri zekalıyı oynadıklarına şahit oluyoruz.

SNATCH (2000) GUY RITCHIE
Gangsterlerle ve yer altı dünyasına ait insanlarla dolu, bol silahlı ve bol cinayetli bir suç filmi olsa da içinde hayli mizahi sahneler de içermekte.

SECRETARY (2002) STEVEN SHAINBERG
Akıl hastanesinden yeni çıkmış bir kadın, gizemli bir avukatın sekreteri olarak çalışmaya başlıyor ve ikili arasında absürd bir sadomazoşist ilişki gelişiyor. Film karanlık ve tuhaf olmayı başarırken bir yandan da romantik-komedi konvansiyonlarını kullanmaktan çekinmiyor ve bu iki tarz arasında ilginç bir denge kuruyor.

KISS KISS BANG BANG (2005) SHANE BLACK
Film bir cinayet gizemini çözmek üzere bir araya gelen bir dedektif, bir aktris ve bir hırsızı ele alıyor ve hem komik hem trajik olmayı ustalıkla başarıyor.

LARS AND THE REAL GIRL (2007) CRAIG GILLESPIE
Film yapayalnız ve iletişime kapalı bir adamın, internetten satın aldığı bir “sex doll” ile ciddi ciddi romantik bir ilişkiye girmesini ele alıyor.

IN BRUGES (2008) MARTIN McDONAGH
Temelde bir suç-dram filmi olan “In Bruges”, iki gangster arkadaşın Bruges’deki maceralarını anlatıyor ve kara mizah dokunuşları içeriyor.

A SERIOUS MAN (2009) JOEL & ETHAN COEN
Larry Gopnik adlı bir öğretmenin hayatı bir anda her yönden ve her açıdan kontrolden çıkıyor ve dağılmaya başlıyor. Ne yapsa, nasıl mücadele etse, nasıl temiz kalmaya çalışsa da işler çığırından çıkıyor. Coen’lerin en iyi filmlerinden biri olan bu film kesinlikle “underrated” bir modern zamanlar başyapıtı.

MARY AND MAX (2009) ADAM ELLIOT
Bu animasyon, sekiz yaşında bir kızla kırklarındaki bir adamın mektup arkadaşlığını anlatıyor. Bir animasyon olarak son derece depresip ve iç karartıcı olan bu film yalnızlığı, iletişim çabasını gri görsellerle çok çarpıcı bir biçimde ele alıyor.

IT’S SUCH A BEAUTIFUL DAY (2012) DON HERTZFELDT
Don Hertzfeldt’in daha önce çektiği ve Bill karakterine sahip üç kısa filminin birleştirilmesinden oluşan bu 62 dakikalık animasyon film hem son derece trajik, hem de bin bir absürdlükle dolu. Bill’in ya da başka karakterlerin asla konuşmadığı film tekdüze bir anlatıcının tuhaf anlatımıyla ilerliyor ve biz de ölümcül bir hastalığa sahip olan Bill’in buruk yaşam öyküsünü dinliyor ve izliyoruz.

THE WOLF OF WALL STREET (2013) MARTIN SCORSESE
Jordan Belfort’un biyografik öyküsü olan bu Scorsese filminde hırs, paragözlük, yozlaşma, kapitalizm, tüketim, aşırılık üzerine hayli gerçek bir portre görmekteyiz.

BIRDMAN (2014) ALEJANDRO GONZALEZ INARRITU
Bir zamanlar hayli popüler olan ama artık yitip gitmeye başlamış, geçmişinde kendisini üne kavuşturan rolünün gölgesinde kalmış, yeni Broadway oyunuyla tutunmaya çalışan bir aktörün öyküsü. Michael Keaton’ın muhteşem performansı etrafında şekillenen film şov dünyasının acımasızlığını, popülerliğin geçiciliğini, saplantılı nostaljiyi, tipik aktör triplerini çok iyi ele alıyor.

WILD TALES (2014) DAMIAN SZIFRON
Kendi içinde altı farklı öykü içeren bu film insanların uç düzeydeki öfkelerini ve bunun yol açtığı sonuçları hem şok edici hem güldürücü bir üslupla ele alıyor.

EMRE KARA
Tüm yazılarımın tüm hakları saklıdır. Kalbimde ve zihnimde. :)

16 Aralık 2016 Cuma

ROGUE ONE (2016) - EMRE KARA



“Rogue One”, orijinal “Star Wars” (1977) filmine bir “prequel” niteliğinde, ancak ana serinin bir parçası değil, bu yüzden bir “spin-off” olarak nitelemek daha doğru. (Aynı zamanda ilk “spin-off” ama son olmayacak, çünkü “Star Wars” antoloji serisi fikri geliştirilmiş durumda ve 2018’de de bir Han Solo filmi çıkacak benzer şekilde.)

“Rogue One”ın fikri, bir özel efekt uzmanı olan John Knoll’dan çıkıyor. Kendisi başta bu öykü fikrini iş arkadaşlarına anlatıyor, onlar da Lucasfilm başkanına gitmesi hususunda cesaretlendiriyorlar, Lucasfilm de fikri beğenince filme start veriliyor. Senaryoyu Chris Weitz ve Tony Gilroy yazıyorlar. Filmin yönetmeni Gareth Edwards. Kendisinin üçüncü filmi bu ama aksiyon ve bilimkurgu türlerine yabancı değil. Önceki iki filmi “Monsters” (2010) ve “Godzilla” (2014).

Film, “Star Wars”un (1977) başında gördüğümüz Death Star planları meselesini ele alıyor ve isyancıların söz konusu planları çalma girişimini anlatıyor. Bu girişimin merkezinde çocukken ailesi dağılan Jyn Erso yer alıyor. Karakter, İngiliz oyuncu Felicity Jones tarafından canlandırılıyor. “The Force Awakens” filmindeki Daisy Ridley’nin Rey karakteri ardından yine merkezde bir kadın kahraman görmek hoş. Filmin kadrosu da hayli uluslar arası: Meksikalı Diego Luna, Çinli Donnie Yen ve Wen Jiang, Avustralyalı Ben Mendelsohn, siyahi Amerikalı Forest Whitaker, Pakistan asıllı Riz Ahmed, veee Danimarkalı Mads Mikkelsen. Mikkelsen, Jyn Erso’nun babasını oynuyor; Death Star’ı tasarlayan ama sistemi içerden bozmaya karar verip tasarımına bir zayıf nokta da ekleyen koca yürekli adam. Bu durumdan kızını haberdar edecek olan bir hologramı göndermesi sonucu Jyn’in mücadelesi de başlamış oluyor. Söz konusu zayıf nokta tespit edilir ve kullanılırsa Death Star yok edilebilir çünkü… Filmin baba-kız ortak mücadelesi, ortak bir amaca adanmışlık, kaybedilen ayrılık yılları üzerine duygusal anlamda güçlü bir öykü kurgusu oluşturduğu söylenebilir.

“Star Wars” filmlerinde hep ikonik robotlar olduğu için bu filmde de yeni bir robotla tanışıyoruz, kendisi filmin en sempatik, eğlenceli ve esprili karakteri olabilir: K-2SO. Robotu Alan Tudyk oynuyor, kendisi “I, Robot” (2004) filminde de yine ikonik bir robotu canlandırmıştı.

Filmde Darth Vader’ı kısa da olsa görmekteyiz, hatta filmde ışın kılıcının kullanıldığı yegane sahneler bu sahneler ve filmin sonlarında yer alıyorlar. Önceki filmlerde karakteri seslendirmiş olan James Earl Jones, bu filmde de Vader’ın sesi rolünü üstleniyor. Aynı zamanda R2D2 ve C-3PO da kısacık olarak görünüyorlar, üstelik C-3PO rolünde orijinal filmlerde de yer alan Anthony Daniels var yine. Oyuncular yönünden filmin en etkileyici yanı ise benim için şuydu: Orijinal “Star Wars” (1977) filminde Grand Moff Tarkin’i canlandıran Peter Cushing 1994 yılında ölmüş bir oyuncu, fakat “Rogue One”da kendisini görebiliyoruz! Özel efektlerin kullanımı ile Cushing’in yüzü yeniden oluşturulmuş ve başka bir oyuncunun üzerine yerleştirilmiş, son derece gerçekçi ve ikna edici bir biçimde. Aynı işlem Princess Leia karakterine de uygulanmış, ama kendisi çok kısacık görünüyor zaten.

Filmde inanç ve umut temaları ön plana çıkıyor. Kör karakterimiz Chirrut Imwe “Ben güçle birim, ve güç benimle.” diyerek iman power ile, göremediği halde savaşıyor. Asiler savaşa girme konusunda tereddüde düştüklerinde ve “Elimizde ne var ki?” dediklerinde Jyn onlara “Umudumuz var. İsyanlar umut üzerine kuruludur.” diyor. Filmin tek bir sahnesinde gördüğümüz Princess Leia’nın ağzından çıkan tek kelime “umut” oluyor. Bu şekilde de “Rogue One” ustaca bir biçimde “Star Wars”a (1977) eklentilenmiş oluyor.

“Star Wars” evreninde önümüzdeki yıllarda neler olacağını söyleyerek bitirelim. Ana serinin filmleri yani “Episode VIII” ve “Episode IX” 2017 ve 2019 yıllarında çıkacaklar. Bu iki filmin arasında 2018’de “Han Solo Antoloji Filmi” çıkacak. Filmde genç Han Solo’yu Alden Ehrenreich canlandıracak. İlk olarak “The Empire Strikes Back”te (1980) gördüğümüz ve Billy Dee Williams’ın oynadığı Lando Calrissian karakterini ise bu filmde Donald Glover oynayacak.

EMRE KARA
Tüm yazılarımın tüm hakları saklıdır. Kalbimde ve zihnimde. :)

1 Ekim 2016 Cumartesi

TÜM ZAMANLARIN EN İYİ 400 KORKU FİLMİ - EMRE KARA




Psikopatça bir listeyle karşınızdayım. Psikopatça diyorum çünkü bu listeyi hazırlamak için sanırım 800 yılımı verdim. Uzun zamana yayılan bir derleme, birleştirme, sıralama sürecinin ürünü, ama çabama değdi mi değdi. Takıntılı liste manyaklığımı afişe edecek bir proje olduğunun farkındayım ama heyyy, bu kimin umurunda! :) Listelere ve korku filmlerine bayılıyorum.

Gelelim bu listenin tanımına. "Tüm Zamanların En İyi 400 Korku Filmi". Kime göre, neye göre nidalarını duyar gibiyim. Hemen açıklayayım: Bu listeyi hazırlamak için, birçok prestijli film sitesinden 115 farklı "en iyi korku filmleri" temalı listeyi kombine ettim. Daha sonra filmleri, bu listelerde bahsedilme sıklıklarına göre sıraladım. Bahsedilme sıklığı aynı olan filmleri ise kendi aralarında yapım yılına göre kronolojik olarak sıraladım. ("İşsiz misin deli mi?" diye geçiyor zihninizden sanırım.) Filmlerin bahsedilme sıklıkları, yanlarında parantez içlerinde verilmiştir. Dolayısıyla, ben de dahil olmak üzere tek bir kişinin ya da birkaç kişinin fikirlerini yansıtmaktansa aşağıda bulacağınız listenin objektifliğe hayli yakın olduğunu düşünüyorum. Film eleştirmenlerinin ve yazarlarının, ünlü film dergileri ve sitelerinin kolektif fikirlerini yansıtan bir liste çünkü. Listeye, incelediğim listelerin en az 2'sinde bahsedilmiş olan filmleri dahil ettim.

İncelediğim listeler için kendime koyduğum kriterler ise şu şekildeydi:
- Belirli bir korku alt-türüne (vampirler, kurt adamlar, zombiler, canavarlar, slasher'lar vb.), belirli bir tür kombinasyonuna (komedi-korku gibi) ya da belirli bir korku filmi stiline (gotik korku, psikolojik korku vb.) odaklanan listeleri dahil etmedim.
- Tek bir ülkenin korku filmlerine odaklanan listeleri dahil etmedim ama "yabancı korku filmleri" ya da "İngilizce olmayan korku filmleri" gibi genel ifadelere sahip listeleri dahil ettim.
- Kısıtlı bir zaman periyoduna (80'ler korku filmleri gibi) odaklanan listeleri dahil etmedim ama "21. yüzyıl korku filmleri" gibi daha genel ifadelere sahip listeleri dahil ettim.

Sonuç olarak aşağıdaki nihai listenin hayli kapsamlı olduğunu düşünüyorum. İşte listeye girmeyi başaran 400 film şu şekilde:

(filmin adı - yapım yılı - yönetmeni - listelerde bahsedilme sıklığı)

1. The Exorcist (1973) William Friedkin (76)
2. The Shining (1980) Stanley Kubrick (75)
3. Halloween (1978) John Carpenter (68)
4. The Texas Chainsaw Massacre (1974) Tobe Hooper (65)
5. Psycho (1960) Alfred Hitchcock (62)
6. Rosemary’s Baby (1968) Roman Polanski (59)
7. Let the Right One In (2008) Tomas Alfredson (58)
8. The Blair Witch Project (1999) Daniel Myrick & Eduardo Sanchez (55)
9. 28 Days Later (2002) Danny Boyle (55)
10. A Nightmare on Elm Street (1984) Wes Craven (54)
11. Night of the Living Dead (1968) George A. Romero (53)
12. Alien (1979) Ridley Scott (53)
13. The Descent (2005) Neil Marshall (52)
14. The Thing (1982) John Carpenter (49)
15. Carrie (1976) Brian De Palma (48)
16. Jaws (1975) Steven Spielberg (46)
17. Nosferatu (1922) F.W. Murnau (44)
18. Suspiria (1977) Dario Argento (44)
19. Poltergeist (1982) Tobe Hooper (44)
20. Scream (1996) Wes Craven (42)
21. The Silence of the Lambs (1991) Jonathan Demme (41)
22. The Evil Dead (1981) Sam Raimi (40)
23. The Ring (2002) Gore Verbinski (39)
24. The Haunting (1963) Robert Wise (37)
25. An American Werewolf in London (1981) John Landis (37)
26. The Omen (1976) Richard Donner (36)
27. Audition (1999) Takashi Miike (36)
28. The Fly (1986) David Cronenberg (35)
29. Ringu (1998) Hideo Nakata (35)
30. Evil Dead II (1987) Sam Raimi (34)
31. The Orphanage (2007) J.A. Bayona (34)
32. Bride of Frankenstein (1935) James Whale (33)
33. Don’t Look Now (1973) Nicolas Roeg (33)
34. The Wicker Man (1973) Robin Hardy (33)
35. The Cabin in the Woods (2012) Drew Goddard (33)
36. The Babadook (2014) Jennifer Kent (33)
37. Dawn of the Dead (1978) George A. Romero (32)
38. Paranormal Activity (2007) Oran Peli (31)
39. Shaun of the Dead (2004) Edgar Wright (30)
40. [Rec] (2007) Jaume Balaguero & Paco Plaza (30)
41. Hellraiser (1987) Clive Barker (29)
42. Frankenstein (1931) James Whale (27)
43. Peeping Tom (1960) Michael Powell (27)
44. The Others (2001) Alejandro Amenabar (27)
45. It Follows (2014) David Robert Mitchell (27)
46. Saw (2004) James Wan (26)
47. The Cabinet of Dr. Caligari (1920) Robert Wiene (25)
48. The Innocents (1961) Jack Clayton (25)
49. The Birds (1963) Alfred Hitchcock (25)
50. Repulsion (1965) Roman Polanski (25)
51. Martyrs (2008) Pascal Laugier (25)
52. Friday the 13th (1980) Sean S. Cunningham (24)
53. The House of the Devil (2009) Ti West (24)
54. Freaks (1932) Tod Browning (23)
55. Re-Animator (1985) Stuart Gordon (23)
56. The Mist (2007) Frank Darabont (23)
57. Dracula (1931) Tod Browning (22)
58. The Devil’s Backbone (2001) Guillermo del Toro (22)
59. The Conjuring (2013) James Wan (22)
60. Invasion of the Body Snatchers (1978) Philip Kaufman (21)
61. The Sixth Sense (1999) M. Night Shyamalan (21)
62. Inside (2007) Alexandre Bustillo & Julien Maury (21)
63. Drag Me to Hell (2009) Sam Raimi (21)
64. Eyes Without a Face (1960) Georges Franju (20)
65. Jacob’s Ladder (1990) Adrian Lyne (20)
66. Braindead (1992) Peter Jackson (20)
67. Candyman (1992) Bernard Rose (20)
68. Eraserhead (1977) David Lynch (18)
69. Wolf Creek (2005) Greg McLean (18)
70. Henry: Portrait of a Serial Killer (1986) John McNaughton (17)
71. Diabolique (1955) Henri-Georges Clouzot (16)
72. Phantasm (1979) Don Coscarelli (16)
73. The Vanishing (1988) George Sluizer (16)
74. Se7en (1995) David Fincher (16)
75. The Strangers (2008) Bryan Bertino (16)
76. Kill List (2011) Ben Wheatley (16)
77. Horror of Dracula (1958) Terence Fisher (15)
78. Black Sunday (1960) Mario Bava (15)
79. Carnival of Souls (1962) Herk Harvey (15)
80. The Fog (1980) John Carpenter (15)
81. Session 9 (2001) Brad Anderson (15)
82. Insidious (2010) James Wan (15)
83. You’re Next (2011) Adam Wingard (15)
84. The Witch (2015) Robert Eggers (15)
85. Cat People (1942) Jacques Tourneur (14)
86. Invasion of the Body Snatchers (1956) Don Siegel (14)
87. Nosferatu the Vampyre (1979) Werner Herzog (14)
88. Pulse (2001) Kiyoshi Kurosawa (14)
89. Night of the Demon (1957) Jacques Tourneur (13)
90. Day of the Dead (1985) George A. Romero (13)
91. Bram Stoker’s Dracula (1992) Francis Ford Coppola (13)
92. High Tension (2003) Alexandre Aja (13)
93. The Host (2006) Bong Joon-ho (13)
94. Vampyr (1932) Carl Theodor Dreyer (12)
95. The Wolf Man (1941) George Waggner (12)
96. The Brood (1979) David Cronenberg (12)
97. Cannibal Holocaust (1980) Ruggero Deodato (12)
98. The Beyond (1981) Lucio Fulci (12)
99. Videodrome (1983) David Cronenberg (12)
100. Aliens (1986) James Cameron (12)
101. Misery (1990) Rob Reiner (12)
102. Funny Games (1997) Michael Haneke (12)
103. Ginger Snaps (2000) John Fawcett (12)
104. The Night of the Hunter (1955) Charles Laughton (11)
105. What Ever Happened to Baby Jane? (1962) Robert Aldrich (11)
106. Black Christmas (1974) Bob Clark (11)
107. The Howling (1981) Joe Dante (11)
108. Near Dark (1987) Kathryn Bigelow (11)
109. Ju-On: The Grudge (2002) Takashi Shimizu (11)
110. Dawn of the Dead (2004) Zack Snyder (11)
111. Trick ‘r Treat (2007) Michael Dougherty (11)
112. Let Me In (2010) Matt Reeves (11)
113. Witchfinder General (1968) Michael Reeves (10)
114. The Last House on the Left (1972) Wes Craven (10)
115. The Changeling (1980) Peter Medak (10)
116. Mulholland Dr. (2001) David Lynch (10)
117. May (2002) Lucky McKee (10)
118. A Tale of Two Sisters (2003) Kim Jee-woon (10)
119. Hostel (2005) Eli Roth (10)
120. Pan’s Labyrinth (2006) Guillermo del Toro (10)
121. The Phantom of the Opera (1925) Rupert Julian (9)
122. I Walked with a Zombie (1943) Jacques Tourneur (9)
123. Dead of Night (1945) Alberto Cavalcanti, Basil Dearden, Charles Crichton, Robert Hamer (9)
124. Onibaba (1964) Kaneto Shindo (9)
125. The Amityville Horror (1979) Stuart Rosenberg (9)
126. Possession (1981) Andrzej Zulawski (9)
127. The Return of the Living Dead (1985) Dan O’Bannon (9)
128. 28 Weeks Later (2007) Juan Carlos Fresnadillo (9)
129. Black Swan (2010) Darren Aronofsky (9)
130. Sinister (2012) Scott Derrickson (9)
131. The Mummy (1932) Karl Freund (8)
132. King Kong (1933) Ernest B. Schoedsack & Merian C. Cooper (8)
133. House of Wax (1953) Andre De Toth (8)
134. Kwaidan (1964) Masaki Kobayashi (8)
135. Hour of the Wolf (1968) Ingmar Bergman (8)
136. Deep Red (1975) Dario Argento (8)
137. The Hills Have Eyes (1977) Wes Craven (8)
138. Zombie (1979) Lucio Fulci (8)
139. Fright Night (1985) Tom Holland (8)
140. The Lost Boys (1987) Joel Schumacher (8)
141. Child’s Play (1988) Tom Holland (8)
142. Dead Ringers (1988) David Cronenberg (8)
143. In the Mouth of Madness (1994) John Carpenter (8)
144. The Devil’s Rejects (2005) Rob Zombie (8)
145. The Exorcism of Emily Rose (2005) Scott Derrickson (8)
146. The Curse of Frankenstein (1957) Terence Fisher (7)
147. House on Haunted Hill (1959) William Castle (7)
148. The Masque of the Red Death (1964) Roger Corman (7)
149. The Devil Rides Out (1968) Terence Fisher (7)
150. Martin (1977) George A. Romero (7)
151. It (1990) Tommy Lee Wallace (TV mini-series) (7)
152. Event Horizon (1997) Paul W.S. Anderson (7)
153. American Psycho (2000) Mary Harron (7)
154. Final Destination (2000) James Wong (7)
155. Trouble Every Day (2001) Claire Denis (7)
156. Bug (2006) William Friedkin (7)
157. Slither (2006) James Gunn (7)
158. Evil Dead (2013) Fede Alvarez (7)
159. Dr. Jekyll & Mr. Hyde (1931) Rouben Mamoulian (6)
160. M (1931) Fritz Lang (6)
161. Village of the Damned (1960) Wolf Rilla (6)
162. The Abominable Dr. Phibes (1971) Robert Fuest (6)
163. The Tenant (1976) Roman Polanski (6)
164. Scanners (1981) David Cronenberg (6)
165. The Hitcher (1986) Robert Harmon (6)
166. Army of Darkness (1992) Sam Raimi (6)
167. Cemetery Man (1994) Michele Soavi (6)
168. Lake Mungo (2008) Joel Anderson (6)
169. Zombieland (2009) Ruben Fleischer (6)
170. Berberian Sound Studio (2012) Peter Strickland (6)
171. V/H/S (2012) Adam Wingard, Chad Villella, David Bruckner, Glenn McQuaid, Joe Swanberg, Justin Martinez, Matt Bettinelli-Olpin, Radio Silence, Ti West, Tyler Gillett (6)
172. Under the Skin (2013) Jonathan Glazer (6)
173. We Are What We Are (2013) Jim Mickle (6)
174. Haxan (1922) (doc.) Benjamin Christensen (5)
175. Island of Lost Souls (1932) Erle C. Kenton (5)
176. The Black Cat (1934) Edgar G. Ulmer (5)
177. The Body Snatcher (1945) Robert Wise (5)
178. Creature from the Black Lagoon (1954) Jack Arnold (5)
179. The Fly (1958) Kurt Neumann (5)
180. Bay of Blood (1971) Mario Bava (5)
181. Salo, or the 120 Days of Sodom (1975) Pier Paolo Pasolini (5)
182. Shivers (1975) David Cronenberg (5)
183. God Told Me To (1976) Larry Cohen (5)
184. Dressed to Kill (1980) Brian De Palma (5)
185. The Dead Zone (1983) David Cronenberg (5)
186. The Hunger (1983) Tony Scott (5)
187. Pet Sematary (1989) Mary Lambert (5)
188. The Exorcist III (1990) William Peter Blatty (5)
189. Frailty (2001) Bill Paxton (5)
190. Dark Water (2002) Hideo Nakata (5)
191. The Grudge (2004) Takashi Shimizu (5)
192. Inland Empire (2006) David Lynch (5)
193. The Hills Have Eyes (2006) Alexandre Aja (5)
194. Them (2006) David Moreau & Xavier Palud (5)
195. 1408 (2007) Mikael Hafström (5)
196. Eden Lake (2008) James Watkins (5)
197. Antichrist (2009) Lars von Trier (5)
198. Orphan (2009) Jaume Collet-Serra (5)
199. I Saw the Devil (2010) Kim Jee-woon (5)
200. We Are What We Are (2010) Jorge Michel Grau (5)
201. The Woman (2011) Lucky McKee (5)
202. Oculus (2013) Mike Flanagan (5)
203. Goodnight Mommy (2014) Severin Fiala & Veronika Franz (5)
204. Don’t Breathe (2016) Fede Alvarez (5)
205. The Old Dark House (1932) James Whale (4)
206. White Zombie (1932) Victor Halperin (4)
207. The Seventh Victim (1943) Mark Robson (4)
208. The Uninvited (1944) Lewis Allen (4)
209. The Thing from Another World (1951) Christian Nyby (4)
210. The Bad Seed (1956) Mervyn LeRoy (4)
211. The Tingler (1959) William Castle (4)
212. Pit and the Pendulum (1961) Roger Corman (4)
213. Blood and Black Lace (1964) Mario Bava (4)
214. Deliverance (1972) John Boorman (4)
215. Deathdream (1974) Bob Clark (4)
216. Hausu (1977) Nobuhiko Obayashi (4)
217. Salem’s Lot (1979) Tobe Hooper (TV movie) (4)
218. When a Stranger Calls (1979) Fred Walton (4)
219. Gremlins (1984) Joe Dante (4)
220. Blue Velvet (1986) David Lynch (4)
221. Angel Heart (1987) Alan Parker (4)
222. The Stepfather (1987) Joseph Ruben (4)
223. Cape Fear (1991) Martin Scorsese (4)
224. Interview with the Vampire (1994) Neil Jordan (4)
225. Stir of Echoes (1999) David Koepp (4)
226. Shadow of the Vampire (2000) E. Elias Merhige (4)
227. Cabin Fever (2002) Eli Roth (4)
228. Dog Soldiers (2002) Neil Marshall (4)
229. In My Skin (2002) Marina de Van (4)
230. The Eye (2002) Danny & Oxide Pang (4)
231. Behind the Mask: The Rise of Leslie Vernon (2006) Scott Glosserman (4)
232. Funny Games (2007) Michael Haneke (4)
233. Planet Terror (2007) Robert Rodriguez (4)
234. The Loved Ones (2009) Sean Byrne (4)
235. Thirst (2009) Park Chan-wook (4)
236. The Woman in Black (2012) James Watkins (4)
237. A Girl Walks Home Alone at Night (2014) Ana Lily Amirpour (4)
238. The Visit (2015) M. Night Shyamalan (4)
239. Get Out (2017) Jordan Peele (4)
240. The Invisible Man (1933) James Whale (3)
241. Mad Love (1935) Karl Freund (3)
242. The Lodger (1944) John Brahm (3)
243. The Picture of Dorian Gray (1945) Albert Lewin (3)
244. Abbott and Costello Meet Frankenstein (1948) Charles Barton (3)
245. The Quatermass Xperiment (1955) Val Guest (3)
246. Black Sabbath (1963) Mario Bava (3)
247. The Plague of the Zombies (1966) John Gilling (3)
248. Viy (1967) Georgiy Kropachyov & Konstantin Ershov (3)
249. Wait Until Dark (1967) Terence Young (3)
250. Duel (1971) Steven Spielberg (TV movie) (3)
251. Let’s Scare Jessica to Death (1971) John D. Hancock (3)
252. The Devils (1971) Ken Russell (3)
253. Blacula (1972) William Crain (3)
254. The Legend of Hell House (1973) John Hough (3)
255. Burnt Offerings (1976) Dan Curtis (3)
256. Maniac (1980) William Lustig (3)
257. Dead & Buried (1981) Gary Sherman (3)
258. Creepshow (1982) George A. Romero (3)
259. Tenebre (1982) Dario Argento (3)
260. Sleepaway Camp (1983) Robert Hiltzik (3)
261. A Nightmare on Elm Street 3: Dream Warriors (1987) Chuck Russell (3)
262. Opera (1987) Dario Argento (3)
263. Beetlejuice (1988) Tim Burton (3)
264. Pumpkinhead (1988) Stan Winston (3)
265. The Serpent and the Rainbow (1988) Wes Craven (3)
266. They Live (1988) John Carpenter (3)
267. Society (1989) Brian Yuzna (3)
268. The People Under the Stairs (1991) Wes Craven (3)
269. Twin Peaks: Fire Walk with Me (1992) David Lynch (3)
270. From Dusk Till Dawn (1996) Robert Rodriguez (3)
271. Ravenous (1999) Antonia Bird (3)
272. Sleepy Hollow (1999) Tim Burton (3)
273. Pitch Black (2000) David Twohy (3)
274. Suicide Club (2001) Sion Sono (3)
275. Time of the Wolf (2003) Michael Haneke (3)
276. Frontier(s) (2007) Xavier Gens (3)
277. Teeth (2007) Mitchell Lichtenstein (3)
278. Cloverfield (2008) Matt Reeves (3)
279. Splinter (2008) Toby Wilkins (3)
280. Amer (2009) Bruno Forzani & Helene Cattet (3)
281. The Innkeepers (2011) Ti West (3)
282. The Skin I Live In (2011) Pedro Almodovar (3)
283. Baskin (2015) Can Evrenol (3)
284. We Are Still Here (2015) Ted Geoghegan (3)
285. Under the Shadow (2016) Babak Anvari (3)
286. Frankenstein (1910) J. Searle Dawley (short) (2)
287. The Golem (1920) Carl Boese & Paul Wegener (2)
288. The Phantom Carriage (1921) Victor Sjöström (2)
289. The Hunchback of Notre Dame (1923) Wallace Worsley (2)
290. The Unknown (1927) Tod Browning (2)
291. The Fall of the House of Usher (1928) Jean Epstein (2)
292. Son of Frankenstein (1939) Rowland V. Lee (2)
293. The Hunchback of Notre Dame (1939) William Dieterle (2)
294. The Leopard Man (1943) Jacques Tourneur (2)
295. The Curse of the Cat People (1944) Gunther von Fritsch & Robert Wise (2)
296. Gojira (1954) Ishiro Honda (2)
297. House of Usher (1960) Roger Corman (2)
298. Blood Feast (1963) Herschell Gordon Lewis (2)
299. Kill, Baby... Kill! (1966) Mario Bava (2)
300. Kuroneko (1968) Kaneto Shindo (2)
301. Targets (1968) Peter Bogdanovich (2)
302. The Bird with the Crystal Plumage (1970) Dario Argento (2)
303. Valerie and Her Week of Wonders (1970) Jaromil Jires (2)
304. A Clockwork Orange (1971) Stanley Kubrick (2)
305. Daughters of Darkness (1971) Harry Kümel (2)
306. Vampyros Lesbos (1971) Jesus Franco (2)
307. The Night Stalker (1972) John Llewellyn Moxey (TV movie) (2)
308. Theater of Blood (1973) Douglas Hickox (2)
309. Young Frankenstein (1974) Mel Brooks (2)
310. Alice, Sweet Alice (1976) Alfred Sole (2)
311. The Little Girl Who Lives Down the Lane (1976) Nicolas Gessner (2)
312. I Spit on Your Grave (1978) Meir Zarchi (2)
313. Dracula (1979) John Badham (2)
314. The Burning (1981) Tony Maylam (2)
315. The Entity (1982) Sidney J. Furie (2)
316. Christine (1983) John Carpenter (2)
317. Children of the Corn (1984) Fritz Kiersch (2)
318. Ghostbusters (1984) Ivan Reitman (2)
319. The Company of Wolves (1984) Neil Jordan (2)
320. Demons (1985) Lamberto Bava (2)
321. Jason Lives: Friday the 13th Part VI (1986) Tom McLoughlin (2)
322. Manhunter (1986) Michael Mann (2)
323. A Chinese Ghost Story (1987) Ching Siu-Tung (2)
324. Bad Taste (1987) Peter Jackson (2)
325. Hellbound: Hellraiser II (1988) Tony Randel (2)
326. Santa Sangre (1989) Alejandro Jodorowsky (2)
327. Arachnophobia (1990) Frank Marshall (2)
328. Nightbreed (1990) Clive Barker (2)
329. The Witches (1990) Nicolas Roeg (2)
330. Tremors (1990) Ron Underwood (2)
331. Man Bites Dog (1992) Andre Bonzel, Benoit Poelvoorde, Remy Belvaux (2)
332. New Nightmare (1994) Wes Craven (2)
333. Riget (1994-1997) Lars von Trier & Morten Arnfred (TV mini-series) (2)
334. The Addiction (1995) Abel Ferrara (2)
335. Tesis (1996) Alejandro Amenabar (2)
336. The Frighteners (1996) Peter Jackson (2)
337. Cube (1997) Vincenzo Natali (2)
338. Cure (1997) Kiyoshi Kurosawa (2)
339. Lost Highway (1997) David Lynch (2)
340. Scream 2 (1997) Wes Craven (2)
341. The Devil’s Advocate (1997) Taylor Hackford (2)
342. Apt Pupil (1998) Bryan Singer (2)
343. Blade (1998) Stephen Norrington (2)
344. House on Haunted Hill (1999) William Malone (2)
345. Ju-On: The Curse (2000) Takashi Shimizu (Video) (2)
346. The Cell (2000) Tarsem Singh (2)
347. Donnie Darko (2001) Richard Kelly (2)
348. Jeepers Creepers (2001) Victor Salva (2)
349. Bubba Ho-Tep (2002) Don Coscarelli (2)
350. Irreversible (2002) Gaspar Noe (2)
351. Signs (2002) M. Night Shyamalan (2)
352. The Mothman Prophecies (2002) Mark Pellington (2)
353. Final Destination 2 (2003) David R. Ellis (2)
354. Gozu (2003) Takashi Miike (2)
355. House of 1000 Corpses (2003) Rob Zombie (2)
356. Identity (2003) James Mangold (2)
357. Shutter (2004) Banjong Pisanthanakun & Parkpoom Wongpoom (2)
358. Land of the Dead (2005) George A. Romero (2)
359. 30 Days of Night (2007) David Slade (2)
360. Dead Silence (2007) James Wan (2)
361. Death Proof (2007) Quentin Tarantino (2)
362. Grindhouse (2007) Edgar Wright, Eli Roth, Quentin Tarantino, Rob Zombie, Robert Rodriguez (2)
363. Sweeney Todd: The Demon Barber of Fleet Street (2007) Tim Burton (2)
364. The Signal (2007) Dan Bush, David Bruckner, Jacob Gentry (2)
365. Vacancy (2007) Nimrod Antal (2)
366. Mirrors (2008) Alexandre Aja (2)
367. Pontypool (2008) Bruce McDonald (2)
368. Dead Snow (2009) Tommy Wirkola (2)
369. Friday the 13th (2009) Marcus Nispel (2)
370. Grace (2009) Paul Solet (2)
371. The Human Centipede (First Sequence) (2009) Tom Six (2)
372. Julia’s Eyes (2010) Guillem Morales (2)
373. Shutter Island (2010) Martin Scorsese (2)
374. The Crazies (2010) Breck Eisner (2)
375. The Last Exorcism (2010) Daniel Stamm (2)
376. The Silent House (2010) Gustavo Hernandez (2)
377. Trollhunter (2010) Andre Ovredal (2)
378. Tucker and Dale vs. Evil (2010) Eli Craig (2)
379. Attack the Block (2011) Joe Cornish (2)
380. Paranormal Activity 3 (2011) Ariel Schulman & Henry Joost (2)
381. We Need to Talk About Kevin (2011) Lynne Ramsay (2)
382. American Mary (2012) Jen & Sylvia Soska (2)
383. Excision (2012) Richard Bates Jr. (2)
384. Kiss of the Damned (2012) Xan Cassavetes (2)
385. Maniac (2012) Franck Khalfoun (2)
386. Cheap Thrills (2013) E.L. Katz (2)
387. V/H/S/2 (2013) Adam Wingard, Eduardo Sanchez, Gareth Evans, Gregg Hale, Jason Eisener, Simon Barrett, Timo Tjahjanto (2)
388. World War Z (2013) Marc Forster (2)
389. Creep (2014) Patrick Brice (2)
390. Spring (2014) Aaron Moorhead & Justin Benson (2)
391. Starry Eyes (2014) Dennis Widmyer & Kevin Kolsch (2)
392. Unfriended (2014) Levan Gabriadze (2)
393. What We Do in the Shadows (2014) Jemaine Clement & Taika Waititi (2)
394. Crimson Peak (2015) Guillermo del Toro (2)
395. Green Room (2015) Jeremy Saulnier (2)
396. The Final Girls (2015) Todd Strauss-Schulson (2)
397. The Invitation (2015) Karyn Kusama (2)
398. The Nightmare (2015) Rodney Ascher (doc.) (2)
399. 10 Cloverfield Lane (2016) Dan Trachtenberg (2)
400. The Conjuring 2 (2016) James Wan (2)

EMRE KARA
Tüm yazılarımın tüm hakları saklıdır. Kalbimde ve zihnimde. :)

9 Eylül 2016 Cuma

FİLM VE ŞARKI BENZERLİKLERİ - EMRE KARA

Birbirine benzeyen filmleri ve şarkıları eşleştirmenin eğlenceli bir şey olacağını düşündüm ve oturup yaptım bunu. Çok çok uzun bir liste çıkarmadım ama birbirine gerçekten yakın bulduğum ilginç film-şarkı ikilileri tespit ettim bence. :) Bu arada söz konusu şarkıların söz konusu filmler içerisinde geçmiyor olduğunu belirteyim, öyle bir durumda şarkı zaten film için yapılmış olacağı ve benzerlik kasti olacağı için.

Benim hazırladığım ikililer aşağıda yer almakta. Ama tam bir müzik bilgini olmadığım için (subliminal mesaj: Sinema bilginiyim ama taam mı.) eminim benim bulamadığım ikililer vardır, bulursanız yorumlara şeeydersiniz, benim için de çok keyifli olur yeni keşifler.


500 Days of Summer / Ace of Base – All That She Wants
Filmdeki Summer karakteri, aşka inanmayan ama esas oğlanımızı kendisine aşık eden, onunla biraz gülüp eğlenip terk-i diyar eden femme fatale'in teki çıktı Rıza Baba! Şarkıda da tam böyle bir kadından söz ediliyor.
"She's going to get you
All that she wants is another baby
She's gone tomorrow boy"



A Clockwork Orange / Amy Winehouse - Rehab
Filmde Alex DeLarge karakteri şiddet bağımlısı bir genç adam ve kendisi hükumet eliyle bir rehabilitasyon terapisine alınıyor, ancak işler pek umulduğu gibi gitmiyor. Şarkıda da alkol bağımlılığı ile ilgili olarak rehabilitasyona gitmesi istenen ama "No! No! No!" diyen bir sesi dinliyoruz. Alex de direniyor tüm bu garip terapi işine karşı. Doktoruna "Daha fazla devam etmenize gerek yok. Bana tüm bu aşırı şiddetin ve cinayetlerin son derece yanlış olduğunu kanıtladınız. Dersimi aldım. İyileştim." diyor. Şarkıda Amy'nin dediği gibi:
T"hey tried to make me go to rehab but I said, 'No, no, no.'
Yes, I've been black but when I come back you'll know, know, know
I ain't got the time and if my daddy thinks I'm fine
He's tried to make me go to rehab but I won't go, go, go"


A Nightmare on Elm Street / Metallica – Enter Sandman
Filmde, bir grup genci uykularında, rüyalarında korkutan ve hatta rüya içinde onları öldürebilen meşhur Freddy Krueger karakterini izlemiştik. Şarkı da uyku ile ilgili korkular üzerinden ilerliyor. Uyursan adeta yeni bir aleme gitmiş oluyorsun.
"Sleep with one eye open
Gripping your pillow tight
Exit light, enter night
Take my hand
We're off to never-neverland"

Şarkının içinde geçen meşhur "Yattım Allah kaldır beni" duasını da unutmamak gerek, ki bu dua küçük bir çocuk tarafından seslendiriliyor şarkı içinde:
"Now I lay me down to sleep
Pray the Lord my soul to keep
If I die before I wake
Pray the Lord my soul to take"


A Short Film About Killing / Queen – Bohemian Rhapsody
Kieslowski'nin "Dekalog" serisi içerisinden uzun metraj filme dönüştürdüğü iki filmden biri olan bu filmde, son derece net ve direkt bir biçimde bir gencin bir taksi şoförünü öldürüşünü, sonra da kendisinin adalet sistemi tarafından asılarak öldürülüşünü izliyoruz. Şarkı da bir cinayet ve sonrasında işleyenin başına gelenleri öyküleyen, onun ağzından söylenen bir şarkı. İlk aşama cinayetin itirafı:
"Mama, just killed a man,
Put a gun against his head,
Pulled my trigger, now he's dead.
Mama, life had just begun,
But now I've gone and thrown it all away."

İkinci aşama yakalanmışlığın ve suçla yüzleşmek zorunda oluşun verdiği korku:
"Too late, my time has come,
Sends shivers down my spine,
Body's aching all the time.
Goodbye, everybody, I've got to go,
Gotta leave you all behind and face the truth."

Son aşama ise kaçmaya çalışmak, ölümden korkmak, ama artık her şey için geç olması, çünkü:
- Easy come, easy go, will you let me go?
- Bismillah! No, we will not let you go.


Birdman / Queen – The Show Must Go On
Şov dünyasını anlatan film, bir zamanlar popüler olup şimdi silikleşmiş, yaşlanmış bir tiyatro oyuncusunun, hem iç dünyasındaki çatışmalarla baş etme, hem de an itibariyle içinde bulunduğu oyunda başarılı olma çabasını ele alıyordu. İçte fırtınalar kopsa da dışta şov devam etmeliydi. Tıpkı şarkıda da söylendiği gibi:
"The show must go on
Inside my heart is breaking
My make-up may be flaking
But my smile still stays on."


Bonnie and Clyde / Lana Del Rey – Born to Die
Bonnie Parker ve Clyde Barrow ikilisinin gerçek öykülerinden uyarlanan film, kötü sonla biteceği en başından belli bir aşk ve suç öyküsünü anlatıyor. Yeni Hollywood akımının başlatıcısı denebilecek bu film, son derece çiğ, ani, çarpıcı, muhteşem bir sonla bitiyor. Suçlu aşıklarımızın çatır çatır taranmasıyla.

Bonnie karakteri aslında tekdüze hayatından kurtulmak için ve Clyde'dan etkilendiği için ona katılmak konusunda ani bir karar alıyor ve ikilinin bir araya gelmesi böylece gerçekleşiyor.
"Keep making me laugh, let’s go get high
The road is long, we carry on
Try to have fun in the meantime"

Ama bu ikilinin ölmek için doğmuş bir ikili olduğu sonunda tasdikleniyor:
"Come and take a walk on the wild side
Let me kiss you hard in the pouring rain
You like your girls insane
Choose your last words
This is the last time
'Cause you and I, we were born to die"


Carol / Tatu – All the Things She Said
Peşinen söyleyeyim "Carol" benim izlediğim en iyi, en duygusal ve etkileyici lezbiyen aşk öyküsü. Hoş, lezbiyen filmler nispeten az zaten çünkü LGBT sineması en çok geylerle ilgileniyor, orada da bir erkek hegemonyası oluşmuş yani.  Şarkı da muhtemelen lezbiyen aşk temalı şarkıların en ünlüsü. Cate Blanchett-Rooney Mara ikilisinin müthiş oyunculukları ile seyirciye çok iyi geçen aşk öyküsüne bu şarkıyı uydurabiliyorum ben. Sanki şarkı Mara'nın daha genç, toy ve naif karakterinin ağzından Blanchett'in olgun karakterine yazılmış gibi.
"Being with you has opened my eyes
Could I ever believe such a perfect surprise?"

Tabi filmin öyküsü 1950'lerde geçtiği için iki kadının aşk yaşaması "a big no-no" o dönemler için.
"Wanna fly to a place where it's just you and me
Nobody else so we can be free"

"Wanna fly her away where the sun and rain
Come in over my face, wash away all the shame"


City of God / Queen – We Will Rock You
Film, Rio de Janeiro'nun arka sokaklarında bir grup gencin (hatta birçoğu çocuk) suç, silahlar, cinayetler ekseninde gelişen büyüme öykülerini ele alıyor. Queen'in şarkısında da (Küçücük listeye üç Queen şarkısı almışım, favori grubum olduğu belli olsun.) bir gencin acımasız bir dünyada geçirdiği üç evre anlatılıyor. Böyle bir dünyanın kişiyi önce yükseltip sonra nasıl çiğneyerek tükürdüğünü gösteriyor. Karakterimiz küçük bir çocukken "mud on your face" diyor, genç ve bıçkın delüğanlıyken "blood on your face" diyor, yaşlı ve çaresiz bir adama dönüşünce tekrardan "mud on your face" diyor şarkı. Filmdeki birçok genç karakterin trajik erken sonları gibi.


Dazed and Confused / David Bowie – Young Americans
Linklater ustanın bu filminde, 1976 yılında okulun son gününde bir grup liseli gencin maceraları anlatılıyor, işte sex, drugs & rock'n roll tadında. Amerikan gençliği ruhunu iyi yakalıyor film. Tıpkı Bowie'nin muhteşem şarkısının yaptığı gibi. Bu şarkı "Ain't there one damn song that can make me
break down and cry?" dediğinde tüylerim diken diken olur.



Gravity / David Bowie – Space Oddity
Filmde Sandra Bullock ve George Clooney'nin karakterlerinin uzay boşluğunda yerçekimsiz alanda kalışlarını ve boşlukta sallanırken hayatta kalma mücadelesi verişlerini izliyoruz. Onlara yardım edecek kendilerinden başka kimse yok, ve Dünya altlarında mavi bir küre olarak uzanırken onlar siyah uzay boşluğunda çaresizler. Şarkıda da "Ground Control" ile bağlantısı kesilen ve uzayda yapayalnız kalan "Major Tom"un öyküsünü dinliyoruz.

"Ground Control to Major Tom
Your circuit's dead, there's something wrong
Can you hear me, Major Tom?"

"Here am I floating round my tin can
Far above the Moon
Planet Earth is blue
And there's nothing I can do."


Mulholland Dr. / Madonna – Hollywood
Filmde Naomi Watts'ın karakteri Hollywood'a başarılı bir oyuncu olma ümidiyle gelen naif bir genç kız. O dıştan ışıltılı, içten karanlıklarla dolu dünyaya adım attığında olaylar gelişiyor, ama kızımız başına gelecek tuhaf olaylardan bihaber.
"Everybody comes to Hollywood
They wanna make it in the neighborhood
They like the smell of it in Hollywood
How could it hurt you when it looks so good?"

Film ilerledikçe anlatı, düşlerle gerçeğin, anlaşılırla açıklanamazın iç içe geçtiği saykodelik, rahatsız edici ve hayli gizemli bir yolculuğa dönüşür. Bu yolculuk aynı zamanda esas karakterimizin kendi kimliğini arayış yolculuğu. Böyle bir yolculuk düz patika yolculuğu gibi kolay olmayacak elbette.
"I lost my memory in Hollywood
I've had a million visions, bad and good"


Requiem for a Dream / Johnny Cash – Hurt
Bağımlılık kavramı üzerine yapılmış muhtemelen en iyi film olan "Requiem for a Dream" aynı zamanda sinema tarihinin en kasvetli, en psikoloji yıpratan filmlerinden biri. Johnny Cash'in "Hurt" yorumu da hem bağımlı bir adamın ağzından yazılmış, hem filme benzer büyük bir kasvetliliğe sahip.
"The needle tears a hole
The old familiar sting
Try to kill it all away
But I remember everything"

Filmin sonunda esas kızımız ile esas oğlanımız arasında geçen içler acısı telefon konuşmasını hatırlarsınız, hani hastanedeki Jared Leto'nun konuşamayıp hüngür hüngür ağlamaya başladığı sahne. Onu da şu sözlerle taçlandıralım:
"And you could have it all
My empire of dirt
I will let you down
I will make you hurt"


The Life Aquatic with Steve Zissou / Beatles – Yellow Submarine
Büyük ölçüde deniz altında geçen filmde Steve Zissou'nun, renkli ekibiyle birlikte arkadaşını öldürmüş olan "jaguar köpekbalığı"nı arayışını izliyoruz. Tam fantastik olmasa da büyülü gerçekçi bir tarzı olan film, Beatles'ın, adından da anlaşılacağı gibi yine deniz altında geçen şarkısını anımsatıyor bana. Bu arada filmin posterinde sarı bir denizaltı gördüğümüzü de ekleyelim.


The Royal Tenenbaums / Cranberries – Ode to My Family
Problematik ve eksantrik aile temalı filmlerin şahı, ayrıca benim favori komedi filmim de olabilir. Wes Anderson'ın bu muhteşem filmi komedi ve dramı ustaca harmanlıyor, ne kadar problematik olsa da ailenin yine de aile olduğunu, yıllar sonra bile bir araya gelinse de yine duygusal dalgalanışların var olacağını gösteriyor bize. Cranberries'in şarkısı hep en hüzünlü bulduğum şarkılardan biri olmuştur.
"Understand the things I say, don't turn away from me,
'Cause I've spent half my life out there, you wouldn't disagree."

"Unhappiness where's when I was young,
And we didn't give a damn,
'Cause we were raised,
To see life as fun and take it if we can."


The Shining / Eagles – Hotel California
Overlook Hotel, Hotel California'ya karşı. Her iki eser de son derece lanetli, tehlikeli, insanı değiştirip dönüştüren bir oteli konu ediniyor. Filmde Jack Torrance karakteri otel nedeniyle akıl sağlığını yitirmeye ve saykolaşmaya başlıyor. Bunda elbette ki otelde gördüğü bir sürü tuhaf görüntüler de etkili. Şarkının esas karakteri de kaderin bir cilvesi sonucu bir gece kendisini Hotel California'da buluyor ve olaylar gelişiyor.

"Mirrors on the ceiling, the pink champagne on ice
And she said "We are all just prisoners here, of our own device"
And in the master's chambers, they gathered for the feast
They stab it with their steely knives, but they just can't kill the beast"

Ancak gerek Overlook Hotel, gerek Hotel California, içine girdiğinizde sizi dışarı sağ salmaya pek niyetli olmayan mekanlar. Sanki her iki mekanın da kötücül bir bilinci var.

Last thing I remember, I was running for the door
I had to find the passage back to the place I was before
"Relax," said the night man, "We are programmed to receive.
You can check-out any time you like, but you can never leave!"

Sizin de bulduğunuz benzer film-şarkı ikilileri varsa yazmaktan çekinmeyin pls, tşk. :)

EMRE KARA
Tüm yazılarımın tüm hakları saklıdır. Kalbimde ve zihnimde. :)

8 Eylül 2016 Perşembe

DC COMICS'İN SİNEMA SERÜVENİ - EMRE KARA



DC Comics, Amerikan çizgi roman endüstrisinin en eski, en büyük ve en başarılı şirketlerinden biri. Marvel ile birlikte, Amerikan çizgi roman pazarının % 80 'lik bir kısmını kapsamakta. DC aslında Warner Bros.'un bir alt şirketi ve 1934 yılında kuruldu. DC, şirketin çıkarmış olduğu "Detective Comics"in kısaltması aslında.



DC'nin ilk büyük süperkahramanı olan Superman, 1933 yılında lise öğrencileri olan yazar Jerry Siegel ve çizer Joe Shuster tarafından yaratıldı. Bu ikili, karakteri DC'ye 1938'de sattı ve Superman DC'de ilk olarak 1938 yılında "Action Comics" (1938-2011) adlı seride boy gösterdi. Superman, "superhero" arketipinin oluşmasında ve kavramın popülerleşmesinde önemli rol oynadı. Kendisinin öyküsü özetle şöyle: Krypton gezegeninde doğan Kal-El, gezegenin yok olmasından hemen önce babası Jor-El tarafından bir roketle dünyaya gönderilir. Burada Kansaslı çiftçi bir karı-koca tarafından bulunup Clark Kent adıyla büyütülür. Başka bir gezegenden olduğu için süper güçleri vardır ve bunları insanlığın iyiliği için kullanır. Kendisi kurgusal Amerikan şehri Metropolis'te bir gazeteci olarak çalışır ve iş arkadaşı Lois Lane'e yanıktır. Superman'in baş düşmanı Lex Luthor'dur. Superman, IGN ve Empire tarafından tüm zamanların en iyi süperkahramanı seçilmiştir.



DC’nin çizgi roman yolculuğunda Superman'in hemen ardından Batman geldi. Yazar Bill Finger ve çizer Bob Kane tarafından yaratılan Batman, ilk kez 1939 yılında "Detective Comics" (1937-2011) adlı seride boy gösterdi. Batman’in öyküsü de şöyle: Anne-babası o küçükken öldürülen Bruce Wayne, suçlularla savaşmaya ve adaleti inşa etmeye kendisini adar. Bunun için kendisini eğitir ve süperkahraman alter egosunu da kendisi yaratır. Süper güçleri yoktur, tüm marifetini eğitim, disiplin, teknoloji, zeka ve fiziksel güce borçludur. Kurgusal Gotham şehrinde yaşamaktadır. Batman'in savaştığı birçok kötü adam olsa da bunlar arasında en ünlü ve en unutulmaz olanı elbette ki Joker'dir. Tam bir kötü karakter değil de bir "antikahraman" olarak tanımlayabileceğimiz Catwoman karakterini de unutmamak gerek. Batman, IGN ve Empire tarafından tüm zamanların en iyi ikinci süperkahramanı seçilmiştir.



DC'nin en ünlü iki karakterinin Superman ve Batman olduğu su götürmez bir gerçek. Ancak bu ikilinin yanı sıra birçok önemli karakter daha çıkarmıştır elbette ki. Bunlar arasında ilk olarak "Justice League" üyelerini sayabiliriz. Superman ve Batman'in yanı sıra, yedi kişilik bu grupta Flash (ilk çıkış 1940), Green Lantern (ilk çıkış 1940), Aquaman (ilk çıkış 1941), Wonder Woman (ilk çıkış 1941) ve Martian Manhunter (ilk çıkış 1955) yer almaktadır. Diğer önemli DC karakterleri arasında Hawkman (ilk çıkış 1940), Green Arrow (ilk çıkış 1941), Shazam (ilk çıkış 1972), Cyborg (ilk çıkış 1980) sayılabilir.

DC’NİN SİNEMA KRONOLOJİSİ



SUPERMAN (1978)
Amerika'nın ilk süperkahramanı Superman, sinema tarihinde de ilk önemli süperkahraman filmi olarak karşımıza çıkıyor. Richard Donner'ın yönettiği filmde Superman'i Christopher Reeve oynarken ona Jor-El rolünde Marlon Brando, Lex Luthor rolünde Gene Hackman, Lois Lane rolünde Margot Kidder, General Zod rolünde Terence Stamp eşlik ediyor. Filmin üç devam filmi daha çekildi ama bu filmler ilki kadar başarılı olamadı.



TIM BURTON'IN BATMAN İKİLİSİ: BATMAN (1989) & BATMAN RETURNS (1992)
Gotik filmleriyle tanınan Tim Burton'ın Gotham'a el atması gerekirdi elbette. Michael Keaton Batman rolünde. İlk filmin kötü adamı Joker rolünde Jack Nicholson, ikinci filmin kötü adamı Penguin rolünde Danny DeVito var. İkinci filmde ayrıca Catwoman rolünde Michelle Pfeiffer'ı da görmekteyiz. İlk film, en iyi sanat yönetimi-set dekorasyonu dalında hak edilmiş bir Oscar kazanıyor. Bu iki filmin ardından Joel Schumacher iki devam filmi daha çekiyor ama bunlar son derece başarısız oluyor. Bu filmlerde de sırasıyla Val Kilmer ve George Clooney Batman'i canlandırıyorlar.



BATMAN: MASK OF THE PHANTASM (1993)
Bu animasyon filmde Batman'i Kevin Conroy, Joker'i Mark Hamill seslendiriyor. Film aslında uzun soluklu televizyon dizisi "Batman: The Animated Series"ten (1992-1995) ortaya çıkan bir "spin-off". Kötü karakterler olarak hem Phantasm'ı hem de Joker'i gördüğümüz bu film, suç-dram-gizem-gerilim kombinasyonu ve bir femme fatale karakteri ile tam bir neo-noir örneği de teşkil ediyor aslında.



ROAD TO PERDITION (2002)
Yazar Max Allan Collins ve çizer Richard Piers Rayner tarafından yaratılan ve 1998'de DC alt şirketi Paradox Press tarafından basılan bu eser, Sam Mendes tarafından beyazperdeye taşınıyor. Film Tom Hanks, Paul Newman, Daniel Craig, Jude Law gibi başarılı isimleri bir araya getiriyor ve en iyi sinematografi Oscar'ına sahip. Bir tetikçiyle oğlunun öyküsünü anlatan film, iyi bir neo-noir örneği.



A HISTORY OF VIOLENCE (2005)
Yazar John Wagner ve çizer Vince Locke tarafından yaratılan ve 1997'de DC alt şirketi Paradox Press ve daha sonra da Vertigo tarafından basılan bu eser, korku-bilimkurgu türlerinin kralları arasında yer alan David Cronenberg tarafından sinemaya uyarlanıyor ve Cronenberg'in filmografisinde de bir tarz değişikliğinin sinyalini veriyor. Filmde Viggo Mortensen, Ed Harris, William Hurt gibi başarılı isimler var. Bir adamın karanlık geçmişini ve bunun aile yaşamı üzerindeki etkilerini ele alan film, yine bir neo-noir olarak tanımlanabilir.



CHRISTOPHER NOLAN’IN BATMAN ÜÇLEMESİ: BATMAN BEGINS (2005), THE DARK KNIGHT (2008), THE DARK KNIGHT RISES (2012)
Nolan'ın bu üçlemesi, birçokları tarafından sinema tarihinin en iyi süperkahraman film dizisi olarak kabul ediliyor. Christian Bale'in Batman rolünde oynadığı üçlemenin her üç filminde var olan oyuncular arasında Michael Caine, Gary Oldman, Morgan Freeman gibi güçlü isimler var. İlk filmin kötü adamı Scarecrow (Cillian Murphy), ikincisininki Joker (Heath Ledger), üçüncüsününki ise Bane (Tom Hardy). Üçüncü filmde ayrıca Catwoman (Anne Hathaway) da var. İkinci filmde Heath Ledger Joker rolüyle (öldükten sonra) en iyi yardımcı erkek oyuncu Oscar'ını aldı ve sinema tarihinin en unutulmaz kötü adamlarından biri oldu.



V FOR VENDETTA (2005)
Yazar Alan Moore ve çizer David Lloyd'un eseri 1988-89'da Vertigo tarafından basılıyor. Senaryosu Wachowski kardeşler tarafından yazılan filmin yönetmeni ise James McTeigue. Filmin başkarakteri V rolünde Hugo Weaving var ve ona Natalie Portman ve John Hurt eşlik ediyor. Film, distopik bir İngiltere geleceğinde geçiyor ve politik bir başkaldırıyı ele alıyor.



WATCHMEN (2009) ZACK SNYDER
Yazar Alan Moore ve çizer Dave Gibbons’ın eseri 1986-87'de basılıyor. Filmin başrolünde Jackie Earle Haley var ona Billy Crudup, Matthew Goode, Jeffrey Dean Morgan, Patrick Wilson gibi isimler eşlik ediyor. Tarihi yeniden yazan bu film gelecekte değil 1985’te geçiyor.



RED (2010) ROBERT SCHWENTKE
Yazar Warren Ellis ve çizer Cully Hamner'in eseri 2003-04'te Homage Comics/Wildstorm tarafından basılıyor. Filmin başrollerinde Bruce Willis, Morgan Freeman, John Malkovich ve Helen Mirren var. RED’in açılımı “Retired Extremely Dangerous” ve film zaten ülkemizde “Emekli ve Tehlikeli” adıyla bilinmekte. Filmin 2013 yılında bir devam filmi de çıktı ama ilki kadar başarılı olmadı.

DC GENİŞLETİLMİŞ EVRENİ



MAN OF STEEL (2013)
Zack Snyder’ın bu Superman filmi, DC genişletilmiş evreninin de başlatıcısı oldu. Filmin başrolünde, kemikli, maskülen ve güzel yüzüyle ve kaslı vücuduyla tam zihnimdeki Superman ideasına uyan Henry Cavill var. Ona Lois Lane rolünde Amy Adams, General Zod rolünde Michael Shannon, Jor-El rolünde Russell Crowe eşlik ediyor.



BATMAN V SUPERMAN: DAWN OF JUSTICE (2016)
Zack Snyder, bu filmde aslında “Man of Steel”in kaldığı yerden devam ediyor diyebiliriz. Superman’in yanına bu filmde Batman (Ben Affleck) ve Wonder Woman (Gal Gadot) ekleniyor.
Bu film üzerine yazdığım incelemeye şu linkten ulaşabilirsiniz:
http://cinemadelisi.blogspot.com.tr/2016/03/batman-v-superman-dawn-of-justice-2016.html



SUICIDE SQUAD (2016)
David Ayer’in yazıp yönettiği bu film süperkahramanlara değil de süper kötülere odaklanıyor. Filmde Deadshot (Will Smith), Harley Quinn (Margot Robbie), Joker (Jared Leto), Diablo (Jay Hernandez), Enchantress (Cara Delevingne) gibi karakterler mevcut.
Bu film üzerine yazdığım incelemeye şu linkten ulaşabilirsiniz:
http://cinemadelisi.blogspot.com.tr/2016/08/suicide-squad-emre-kara.html

EMRE KARA
Tüm yazılarımın tüm hakları saklıdır. Kalbimde ve zihnimde. :)