“Stranger Things”, televizyon dünyasına bomba gibi düştü. Ben dizi izleyen bir insan değilim (çünkü entellique) ve açıkçası bundan önce izlediğim tek dizi, bir başka muhteşem dizi olan “Penny Dreadful” idi. Sonra baktım bu dizi de korku türünde ve hayli ses getirdi, büyük bir sansasyon oldu, dedim izleyeyim. Gerçekten sekiz bölümü hayranlıkla izledim. Küçük bir kasabada, küçük bir erkek çocuğunun gizemli bir biçimde kaybolmasının ardından annesi ve ağabeyinin, üç arkadaşının ve bir polisin, çocuğu bulma çabalarını ve bu esnada keşfettikleri korkunç ve sıra dışı gerçekleri ele alıyor dizi. Hayli gizemli ve gerilimli bir atmosferi olan dizimiz, janr olarak en sevdiğim ikiliye ait: korku ve bilimkurgu. Öykünün 80’lerin başında geçiyor olmasından mütevellit, dizinin, hem 70’lerin hem de 80’lerin meşhur korku ve bilimkurgu filmlerine atıflarda bulunması kaçınılmaz oluyor. Ama izledikçe anlıyoruz ki olay sırf öykünün 80’lerde geçiyor olmasından ötürü araya sıkıştırılan mecburi atıfların çok ötesinde. Dizinin tüm öyküsü aslında bu zengin kaynaktan baştan sona beslenen, onunla şekillenen bir doğaya sahip. Ne de olsa 70’ler ve 80’ler (kanımca) korku sinemasının en efsane dönemi. Diziyi bu kadar beğenmemin en önemli nedenlerinden biri de elbette ki bu incelikli ve dahiyane nostaljisi. O halde dizinin bu nostaljik elementlerini detaylıca bir masaya yatıralım.
Diziye ilham veren en önemli figür olarak, korku ustası Stephen King çıkıyor karşımıza. King’in ünlü eserleri dizide birçok atıf buluyor kendilerine. Bunları şu şekilde özetleyebiliriz.
Carrie (1976)
Carrie'nin nesneleri hareket ettirme yeteneği var ve dizide de Eleven'ın böyle bir yeteneği var. Her iki karakter de içine kapanık, az konuşan karakterler.
Firestarter (1984)
Bu filmde, tıbbi bir deneye katılan bir çift daha sonra çocuk sahibi oluyor ve çocuklarının pirokinezi (zihinle ateş yakabilme ve kontrol edebilme) yeteneği var. Bu konsept, dizideki El karakterinde önemli yansımalar buluyor.
Stand by Me (1986)
King’in “The Body” adlı kısa romanından uyarlanan bu filmde, dört erkek arkadaşın, bir cesedi aramak için çıktıkları yol öyküsünü izliyorduk. “Stranger Things”te de üç erkek arkadaş, gizemli bir biçimde kaybolan arkadaşlarını arıyorlar. Hem filmde hem dizide çocukların sürekli karşılarına çıkan ve onlara korku salan “bully” (zorba) figürler var. Her ikisinde de çocukların tren rayı üzerinde yürüdükleri sahneler görmekteyiz.
It (1990)
Bu TV mini-dizisinde, yedi çocuğun, şeytani bir güce karşı birlikte mücadele edişini izliyoruz. Dizinin temel konsepti de aslında bir grup çocuğun kötücül güçlerle mücadelesi.
The Mist (2007)
Bu filmde, küçük bir kasabada birden ortaya çıkan korkunç yaratıkları izliyoruz ve bu yaratıkların, boyutlar arası bir yırtılma/açılma sonucu dünyaya giriş yaptıklarını öğreniyoruz. Dizide de buna son derece benzer bir durum söz konusu.
Stephen King atıflarının yanı sıra 70’ler ve 80’lerin diğer önemli korku ve bilimkurgu filmlerine de birçok atıf bulunmakta. Bunların en önemlilerini şu şekilde özetleyebiliriz:
- “Jaws” (1975) filminin posteri dizide defalarca kadraja giriyor. Dizideki yaratığın kan kokusu alma konusundaki ustalığı ve kokuyu alınca hemen gelivermesi, bir köpekbalığı analojisi kurulmasını sağlıyor. Ayrıca dizideki yerel polis departmanının kıyafetleri ve araçları, “Jaws”takilerin aynısı.
- Dizide Joyce, başka boyuttaki oğlu Will ile iletişim kurabilmek için ışıkları ve ışıklar üzerinden kurduğu bir kodlama sistemini kullanıyor. Spielberg’ün “Close Encounters of the Third Kind” (1977) filminde de uzaylılar, insanlarla iletişim kurabilmek için ses ve ışık kullanıyorlar. Joyce aynı zamanda Spielberg filminin başkarakteri Roy Neary'ye de benziyor. Başkaları onlara inanmasa ve bazıları deli gibi görse de, başka bir boyutla iletişim kurma çabalarından vazgeçmiyor her iki karakter de.
- “Star Wars” serisine (1977, 1980, 1983) birçok yerde referans bulunmakta. Önemli olarak bir sahnede El’in, Millennium Falcon modelini havada tuttuğunu görüyoruz ve bir başka sahnede, özel yetenekleri nedeniyle Yoda’ya benzetiliyor.
- “Alien” (1979) filminde yumurta önemli bir imge, öyle ki filmin posterinde bile yer alıyor. Dizide Joyce ve Jim diğer boyutta gezinirlerken Jim buna çok benzeyen kırılmış bir yumurta görüyor.
- Dizide El karakterinin “sensory deprivation” (duyumsal yoksun bırakma) deneylerine maruz bırakıldığını ve bu deneylerin silindir şeklindeki bir su tankı içinde gerçekleştirildiğini görüyoruz. Buna çok benzeyen bir deneyi ve sulu deney tankını “Altered States” (1980) filminde görmekteyiz.
- “The Evil Dead” (1981) filminin posterini Jonathan’ın odasında görüyoruz.
- Spierlberg’ün “E.T.” (1982) filminde küçük bir erkek çocuğunu, evinde bir uzaylıyı gizlerken görüyoruz. Dizide de Mike, El’i (uzaylı olmasa da sıra dışı ve gizemli bir figür) kendi evine getiriyor ve onu gizliyor. Filmde E.T. dışarıda fark edilmesin diye üzerine kız elbisesi giydiriliyor ve kafasına bir peruk takılıyor. Dizide de aynı işlem El’e uygulanıyor. Hem filmde hem dizide çocukların bisiklet sürdükleri sahnelere sık rastlıyoruz.
- “Poltergeist” (1982) filminde bir ailenin küçük kızları, başka boyuttan hayaletler tarafından kaçırılıyor ve aile kızlarını geri getirmeye çalışıyor. Dizinin temel konsepti buna çok benziyor. Hatta dizinin bir sahnesinde Joyce, oğlu Will’e “Poltergeist” için aldığı sinema biletleri ile sürpriz yapıyor. Filmde küçük kız ailesiyle televizyon yoluyla iletişim kurmaya çalışırken Will de bunu ışıklar yardımıyla yapıyor.
- John Carpenter’ın “The Thing” (1982) filminin posteri dizide Mike’ın evinin bodrumunda birçok kez görünüyor. Bir sahnede de, öğretmenin ve eşinin televizyonda bu filmi izlediklerini görüyoruz. Ayrıca dizideki yaratığın tuhaf başı, filmdeki yaratığın başına benziyor. Bu arada dizinin girişindeki elektronik müzik, birçok Carpenter filminin müziklerini anımsatıyor.
- Dizinin önemli genç kız figürünün adı Nancy. Kendisi bir bölümde diğer boyuta geçip yaratıkla yüz yüze dahi geliyor. “A Nightmare on Elm Street” (1984) filminin başkarakterinin de adı Nancy ve öyküsü benzer.
Çok zengin bir korku-bilimkurgu geleneğini çok ustalıklı bir biçimde kullanan ve bunu yeni ve ilginç bir biçimde bizlere sunmayı başaran “Stranger Things” dizisini herkese tavsiye ederim. Burası bir sinema blogu ama dizi de çok sinemasal bir dizi. Olmasa üzerine yazı yazmazdım. :)
EMRE KARA
Tüm yazılarımın tüm hakları saklıdır. Kalbimde ve zihnimde. :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder