“Mank” filmi, senarist Herman J. Mankiewicz’in ikonik “Citizen Kane” (1941) filminin senaryosunu yazma sürecini ele alıyor. Bu süreç filmin çerçeve öyküsünü oluştururken aynı zamanda Mankiewicz’in geçmişine dair flashback sahneleriyle de destekleniyor. Dolayısıyla hem ikonik bir filmin ortaya çıkış sürecini, hem de Hollywood’da çalışan bir senaristin yaşam öyküsünü eş zamanlı biçimde izleme fırsatı buluyoruz. Mankiewicz’in filmin ana karakteri olması önemli: “Citizen Kane” çıktığında Orson Welles yalnızca 26 yaşındaydı ve filmin kazandığı büyük övgülerle birlikte Welles de ilk filmiyle bir anda sinema dünyasında büyük bir isme dönüşmüştü. “Mank” filmi ise odağı Welles’ten Mankiewicz’e kaydırarak aslında bu başyapıtın ne kadar Welles’e, ne kadar Mankiewicz’e ait olduğunu sorguluyor. Tabi bu genel olarak her film için yapılabilecek bir sorgulama aslında: Sanatsal/düşünsel bir ürün olarak bir film ne kadar yazara, ne kadar yönetmene aittir?
David Fincher’ın yönettiği “Mank”in senaryosu, yönetmenin
2003 yılında hayatını kaybetmiş olan babası Jack Fincher’a ait. Herman J.
Mankiewicz’i ise usta oyuncu Gary Oldman canlandırıyor. 1930’lardan 1940’ların
başına kadar olan dönemi ele alan film gerek görsel dokusuyla gerek de anlatım
üslubuyla tam olarak o dönem filmlerinin ruhunu ve tarzını yakalamayı
başarıyor. Yazarları, yönetmenleri, yapımcıları ve oyuncularıyla Hollywood
stüdyo sistemi ve onun içindeki güç dinamiklerine bütünsel bir bakış sunan
film, aynı zamanda öyküye iyi yedirilmiş bir tarihsel/politik arka fona da
sahip: Büyük Buhran, II. Dünya Savaşı’nın ayak sesleri, Amerika’daki
cumhuriyetçi-demokrat ya da anti-sosyalist-sosyalist çatışması, medya ve
gazeteciliğin toplumsal algı yönetimindeki rolü gibi mevzular, bu
tarihsel/politik arka fonu oluşturan elementler.
“Mank”i izlemekten tam olarak keyif alabilmek için
öncesinde kesinlikle “Citizen Kane”i izlemiş ve filmin ortaya çıkış süreci
üzerine biraz okuma yapmış olmak gerekiyor bence. Buna ek olarak, filmde
karakterler olarak gördüğümüz gerçek insanlar hakkında da bilgi sahibi olmak
filmi daha iyi anlamaya yardımcı olabilir. Bu nedenle bu yazıda hem “Citizen
Kane” üzerine hem de bu gerçek insanlar üzerine kısaca bilgi vermeyi gerekli
görüyorum:
“CITIZEN KANE”
HAKKINDA
1941 yapımı “Citizen Kane” filminde Orson Welles yapımcı,
yönetmen, yazar (Mankiewicz ile birlikte) ve başrol oyuncusu rollerini
üstleniyor. Filmin yapım şirketi olan RKO Pictures, Welles’e film üzerinde sınırsız
yaratıcı kontrol sunuyor. Film Charles Foster Kane adlı bir medya baronunun
öyküsünü anlatıyor. Bu karakter birçok yönden gerçek medya baronu William
Randolph Hearst’ten esinleniyor. Film çıktığında gişede çok fazla başarılı
olamasa da eleştirmenlerin takdirini kazanıyor. 9 dalda Oscar’a aday olan film
yalnızca en iyi orijinal senaryo ödülünü kazanıyor. Sonraki yıllar içerinde
filme olan övgüler artıyor ve nitekim günümüzde de birçokları tarafından sinema
tarihinin en iyi filmi olarak kabul ediliyor.
“MANK”TE YER ALAN YA
DA BAHSEDİLEN İNSANLAR HAKKINDA
William Randolph Hearst
(1863-1951): İşadamı, gazete yayıncısı ve politikacı. Amerika’nın o
dönemki en büyük gazete zincirini ve medya şirketini kurdu. Gazeteleri
sansasyonelliği ve duygusallığı vurgulayan bir tarza sahipti. 1930’ların
ortalarında günde 20 milyon okura erişti. İşadamı olmasının yanı sıra
politikayla da ilgiliydi: Amerikan başkanlığına, New York belediye başkanlığı
ve valiliğine aday oldu ancak başarılı olamadı. Başlarda sola daha yakın duran
Hearst, I. Dünya Savaşı’ndan sonra daha muhafazakâr, milliyetçi ve
anti-komünist görüşler benimsedi. Büyük Buhran’da borçlandı ve mal varlığının
çoğunu kaybetti, ancak gazete ve dergilerini elinde tutabildi. Hearst, “Citizen
Kane”deki Charles Foster Kane karakterine ilham verdi. Bunu bilen Hearst, filmi
izlememesine rağmen filmin gösterime girmesini engellemeye çalıştı. Hearst’ün
film sektöründeki etkisinin, “Citizen Kane”in gişedeki başarısızlığının sebebi
olduğu düşünülüyor.
Frank Merriam
(1865-1955) & Upton Sinclair (1878-1968): Frank Merriam bir politikacı, Upton Sinclair ise Pulitzer ödüllü bir
yazardı. Eserlerinde genelde sosyal ve ekonomik meseleleri ele alan Sinclair,
aynı zamanda dobra bir sosyalistti. Büyük Buhran sırasında bu ikili, 1934 yılı
California valiliği seçimlerinde karşı karşıya geldiler. Merriam cumhuriyetçilerin,
Sinclair ise demokratların adayı idi ve seçimi Merriam kazandı. Merriam’ın kampanya
destekçileri arasında William Randolph Hearst ve Louis B. Mayer da vardı.
Mayer, Merriam için propaganda filmleri bile yaptırdı. Merriam, zaferini
sosyalizm ve komünizme vurulan bir darbe olarak açıkladı.
Louis B. Mayer
(1884-1957): 1924’te MGM stüdyosunun kurucularından biri olan film
yapımcısı. Mayer’in yönetiminde MGM, film endüstrisinin en prestijli stüdyosu
oldu ve Hollywood’un önemli yazar, yönetmen ve yıldızlarını çatısı altında
topladı. Mayer ayrıca sıkı bir muhafazakâr ve cumhuriyetçi idi.
Herman J. Mankiewicz
(1897-1953): Alman Yahudi asıllı Amerikalı senarist. Önceleri
gazetecilik ve eleştirmenlik yapan Mankiewicz Hollywood’da genellikle başka
yazarların senaryolarını düzeltme işi yapıyordu, bu yüzden adı çoğu filmde
geçmiyordu. Senaryoları genellikle mizahi ve eleştirel yönleriyle ve diyalog
odaklı olmalarıyla ön plana çıkıyor.
Marion Davies (1897-1961):
Davies 1916’da medya baronu William Randolph Hearst ile
tanıştı ve onun metresi oldu. Hearst, Davies’in kariyerinin yönetimini eline
aldı ve Davies’in filmlerini hem finanse ederek hem de kendi gazetelerinde
pazarlayarak onu önemli bir film yıldızına dönüştürdü. Davies 1923’te
Hollywood’un gişedeki bir numaralı kadın oyuncusu idi. Büyük Buhran esnasında
film kariyeri düşüşe geçen Davies alkolizmle mücadele etti ve 1937’de,
kendisini hasta olan Hearst’e ve yardım işlerine adayabilmek için oyunculuğu
bıraktı. Hearst’ün çöküş yıllarından 1951’deki ölümüne kadar ona sadık kaldı.
Kendisi de 10 yıl sonra 1961’de öldü. Davies’in, “Citizen Kane” filmindeki
Susan Alexander Kane karakterine ilham verdiği düşünüldü.
Irving Thalberg
(1899-1936): Amerikalı film yapımcısı. MGM’in kuruluşunda Louis B.
Mayer’a yardım etti ve MGM’in Hollywood’daki en başarılı stüdyo olmasında payı
büyüktü. Filmlerde sanatsal kalite ile ticari başarıyı bir araya
getirebilmesiyle tanınıyordu.
Joseph L. Mankiewicz
(1909-1993): Amerikalı yönetmen, senarist ve yapımcı. Paramount’ta
senarist ve MGM’de yapımcı olarak çalıştıktan sonra Twentieth Century Fox’ta
yönetmenliğe başladı. Yönetmen olarak en önemli filmi “All About Eve” (1950)
idi. Kendisi Herman J. Mankiewicz’in kardeşi.
Orson Welles
(1915-1985): Amerikalı yönetmen, senarist, oyuncu ve yapımcı. Sinema
tarihinin en büyük “auteur” yönetmenlerinden biri olarak görülen Welles,
Hollywood’daki stüdyo sistemine uyum sağlayamayan biriydi çünkü filmlerinde
daima yaratıcı kontrolün kendisinde olması için mücadele ediyordu. Nitekim daha
sonraki filmlerini Avrupa’da bağımsız finansörler ile yaptı. “Citizen Kane”den
sonra “The Magnificent Ambersons” ve “Touch of Evil” (1958) gibi önemli filmler
yaptı.
EMRE KARA
Tüm yazılarımın tüm hakları saklıdır. Kalbimde ve zihnimde. :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder