4 Kasım 2013 Pazartesi

SİNEMADA EDEBİYAT UYARLAMALARI ÜZERİNE MANİFESTO - EMRE KARA

Bir konuda naçizane fikrimi belirtmek isterim: Edebi eser uyarlaması filmlerin, uyarlandıkları edebi eserle karşılaştırılıp kötü/yetersiz/sadakatsiz vb. diye damgalanmaları bence saçma, çünkü türlerin anlatı şekilleri farklı. Bir edebi eser anlatı için kelimeleri kullanırken, bir film öyküyü görsellik üzerinden vermek durumundadır. Anlatı türü farklı iki şeyin birbiriyle bire bir aynı olması mümkün değildir. O kötü hissi uyandıran şey de ilk deneyimlenenin edebi eser oluşu, filmde ise o deneyimin bire bir aynısını bulamayıştır. Bu filmin yetersizliği değildir. Mesela Kieslowski'nin Üç Renk filmlerinden birini, atıyorum "Mavi"yi bir kitaba dönüştürmeyi deneseler bu da birçok insan için hayal kırıklığına uğratıcı olacaktır, ilk deneyimlenen olan filmdeki olağanüstü sinematografi ile karşılaştırılırsa eğer. Ayrıca bence bir uyarlamanın, uyarlandığı eserin birebir aynısı olması, yani ona "sadık kalması" gibi bir zorunluluk da kesinlikle yoktur. Yüzde yüz sadık olmayışı filmi kesinlikle kötü yapmaz. Filmin sadık olup olmadığı apayrı bir soru, iyi bir film olup olmadığı apayrı bir sorudur ve bu iki soru birbirinden son derece bağımsızdır. Mesela ünlü "Batı Yakasının Hikayesi" filmi de gayet serbest bir "Romeo ve Juliet" uyarlamasıdır ama çok iyi bir filmdir. Bir filmin iyi bir film olup olmadığı, tamamen kendi içinde, bir "film" olarak değerlendirilmesi sonucu verilmesi gereken bir karardır. Söyleyeceklerim bu kadar.

Son olarak: Hadi şu sahneyi sayfalar dolusu anlat, hadi! :)


EMRE KARA (Tüm yazılarımın tüm hakları saklıdır. Kalbimde ve zihnimde.) :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder